Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe

Çinlilerin birisine beddua etmek istedikleri zaman söyledikleri bir söz varmış; “tuhaf zamanlarda yaşayasın”. Bundan daha tuhafı nasıl olabilir ki.


Neden söz ettiğimi biliyorsunuz. Bir yıldan uzun bir süredir pandemi illetiyle yaşıyoruz. Yüzümüzdeki maskelere, avuç avuç dökündüğümüz kolonyalara çoktan alıştık. Bu kolay tarafı oldu. Zor olan insan hayatlarını her gün yayınlanan turkuaz tablolardaki rakamlarla ölçmekti, buna bile alıştık. Tüm endişemiz kendimizin, sevdiklerimizin o tabloya dahil olmasıydı. Ona da alıştık.
Aslında bıçak sırtında yaşıyor, her gün hayatta kalma mücadelesi veriyoruz ama farkında değiliz. Ya da farkındayız ama sıradanlaştı, buna da alıştık.
İşte bu şartlarda ve bu haletiruhiye içinde bir sayı daha çıkardık. Umarız beğenirsiniz. Ama okumaya başlamadan önce, paylaşmak istediğim haberler var, bunlara bir kulak verin lütfen…
* * *
Bir yanda işte bu şartlar, bu ruh hali var. Ama öte yanda yeni şeyler üretmeye devam ediyoruz. Seferi Keçi’nin artık bir kültürevi var. Sürekli okurlarımız dergide savunageldiğimiz, anlattığımız fikirleri biliyor zaten: Dayanışma, gıda bağımsızlığı, küçük üreticinin emeğini kollayan, tüketicinin sağlığını ve doğanın çeşitlilik içerisinde devamını gözeten adil ve iyi tarım, kooperatifler… Şimdiye dek bu başlıkları konu edindik ve savunduk. Bu alanda elini taşın altına koyanların sesini, sayfalarımıza aktardık.
Bu fikirleri sadece dergide dile getirmenin yetmediği bir noktaya gelmiştik. Kendi mütevazı ölçeğimizde bir adım attık. Seferi Keçi Kültürevi’ni açtık.
Kültürevimizin birlikte tartışacağımız, üreteceğimiz, projeler geliştireceğimiz, aynı kaygılara sahip insanlarla buluşup yeni faaliyetlere girişeceğimiz ve tüm ürettiklerimizi daha çeşitli araçlarla ve daha çok insanla paylaşacağımız bir odak olmasını umuyoruz.
Mesela neler yapıyoruz, neler yapacağız?
– Seferi Keçi Kültürevi’nde, sadece kooperatiflerin ve yerel üreticilerin ürünlerine yer veren bir bakkalımız var. Bakkalımız kâr etmeye değil, üreticinin alın terini, tüketicinin ise sağlığını ve sınırlı bütçesini gözetmeye öncelik tanıyacak. Daha şimdiden, çoğu İzmir’den olmak üzere otuzdan fazla kooperatifin ürünlerini tüketiciye ulaştırmasına kendi mütevazı çapımızda aracılık etmeye başladık. Bir de ürünlerine ve üretim anlayışına güvendiğimiz yerel üreticiler var.
Pandemi sağlıklı gıdaya erişimin ne kadar önemli bir sorun olabileceğini herkese gösterdi. Bu noktada en güvenilir üreticiler ise kooperatifler ve toprakla geleneksel bağını sürdüren küçük çiftçiler. Tüketicinin ihtiyacı ve duyarlılığı arttıkça, bu güvenilir üreticilerin ürünlerini ulaştıracak kanallar da çeşitleniyor. Örneğin belediyelere ait market ve bakkalların sayısı artıyor. İlk girişimlerin Seferihisar’dan çıkması ve şimdilerde İzmir’de çoğalması gurur verici. Bunun dışında yine sayıları artan tüketici kooperatifleri var. Bizim de bu alanda çorbada bir tuzumuz olursa ne mutlu. Burada önemli olan, bu aracılık rolünün hem üreticiyi hem tüketiciyi kollayan adil ve sürdürülebilir biçimde yürütülmesi. Bunu becermeye çalışacağız.
Bir de gıda toplulukları var. Bunlar üreticinin ve tüketicinin doğrudan buluştuğu, tüketicinin üretim konusunda hem sorumluluk üstlendiği hem söz sahibi olduğu yapılar. Ölçek olarak küçükler ama simgesel anlamları büyük. Kültürevimizin böylesi toplulukların oluşmasını kolaylaştıracak bir rol oynamasını da arzuluyoruz. Bazı ürünler üzerinden küçük ve geçici girişimlerde bulunduk. Karaburun’un nergisinin Seferihisar’la buluşmasında da bir payımız oldu. İnsanların yan yana gelmesinin koşulları oluştukça, böylesi girişimlerin kalıcı topluluklara dönüşmesi için bir şeyler yapacağız.
Bakkalımızın bir de web sitesini açtık. İnternet üstünden de satış yapıyoruz. İzmirli kooperatiflerin ürünlerinin tüm Türkiye’de bilinmesine ve erişilebilir olmasına küçük de olsa bir katkımız olmuştur umarım. Dilerseniz www.seferikecibakkal.com adresinden siz de erişebilirsiniz.
– Seferihisar çok nitelikli insanların buluştuğu bir yer. Artık bu zenginlikten beslenen ve bu zenginliği yansıtan bir yayıncılık faaliyetine geçebilmek istiyoruz ve Kültürevi bunun için bir araya gelebileceğimiz bir odak olacak. Pandemi izin verdiği ölçüde, olmaya da başladı. Hem dergiyi böyle bir kolektif yapıya dayandırmak hem de Kültürevi’nden canlı yayınlarla, podcast’lerle yayın çeşitliliğimizi zenginleştirmek gibi projelerimiz var. Kısa videolar, belgesellere de devam edeceğiz. Birkaç aya kalmaz ürünlerini hep birlikte görürüz. Bakalım nasıl olacak?
– Seferi Keçi Kültürevi’nde, dergide anlatageldiğimiz fikri zemini geliştirmek için, bu konulardaki deneyimlerin ve bilimsel birikimin paylaşıldığı etkinlikler de düzenleyeceğiz. İşte burada biraz takıldık. Kısıtlamalar nedeniyle bir açılıp bir kapanmaktan nasıl yapacağımızı bilemedik. Gönlümüz yüz yüze buluşma istiyor ama bu olacak gibi değil. Bahar geldi, belki açık havada ve sınırlı katılımlı ama çeşitli dijital kanallardan yayınlanıp daha çok sayıda insana ulaşan etkinlikler yapabiliriz.
– Seferi Keçi Kültürevi’nin aynı zamanda bir dayanışma odağı olmasını istiyor, gerekli görüyoruz. Çünkü buna duyulan ihtiyaç günbegün artıyor. Bu alanda ne yazık ki şimdiye dek çok bir şey yapamadık. Müzisyen İlkay Akkaya’nın Seferihisar’daki bahçesinde ürettiği lavantalardan yaptığımız lavanta keselerini sattık, elde ettiğimiz tüm geliri Anadolu Müzik Kültürleri Derneği aracılığıyla, pandemi döneminde zor günler geçiren müzisyenlere ulaştırdık. Gücümüz yettiğince böyle şeyler yapmaya devam edeceğiz.
– Son bir haber de şu. Bazı faaliyetleri düzenleyebilmek daha kurumsal bir yapı gerektiriyor. Bu yüzden Seferi Keçi’yi bir dernek yapısına kavuşturuyoruz. Kültür, Ekoloji, Çevre ve İletişim derneğinin kuruluşunu tamamladık. Baş harfleri de KEÇİ oluyor, pek güzel oldu. Yakın zamanda faaliyetlerini kulağınıza çalınmaya başlar.
Daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle. Sağlıkla kalın.