Diyarbakır ve Mardin’in kırsal bölgelerinde Haziran ayı sonunda çıkan yangını unutmadık. Çoğu yangını söndürmeye koşan gençler olmak üzere 15 insan yaşamını yitirmiş, 78 kişi yaralanmıştı. Yanıp kavrulan başka birçok canlının hesabını tutmak mümkün bile değil. 20 bin dekarı ekili olmak üzere 55 bin dekarlık alan yangından etkilendi. Büyük felaket…
Geçtiğimiz hafta, yangının sebep olduğu tahribatı yerinde gözlemek üzere bölgeye giden ekoloji örgütlerinin raporu yayınlandı. Hem bu rapora hem de bundan hemen önce yayınlanan Elektrik Mühendisleri Odası raporuna göre yangının sebebi, kesinlikle ilk başta iddia edildiği gibi anız değil. Sorumluluğu üzerlerinden atıp yurttaşın, köylünün üzerine yıkmak, resmi kurumların ve devletin kolayına geliyor. Ama raporlardan görünüyor ki yangının esas sorumlusu, bölgeye 30 yıldır yatırım yapmamış olan elektrik dağıtım şirketi Dicle Elektrik Dağıtım AŞ (DEDAŞ).
Bağımsız kurumların bölgede yaptığı tespitlere göre DEDAŞ 30 yıldan uzun bir süredir bölgedeki elektrik direklerini yenilememiş. Orta gerilim (OG) sigortaları yerinde yok. İletkenlerle bypass edilmiş. Birçok direkte kırık izolatörler var ve bunların sebep olacağı atlamalar çok tehlikeli. Üstelik direklerin etrafında yangına karşı önlem alınmamış, direk diplerinde süs betonu yok, otlar biçilmemiş.
Heyetin raporuna göre zaten bölgede henüz hasat başlamamış. Tarlalarda yanmış buğday başakları var ve bu bölgede ekin toplanmadığını, dolayısıyla yangının anız yakmaktan kaynaklanmadığını gösteriyor.
Buraya kadarını heyetin raporundan öğreniyoruz. Hepsi fotoğraflarla ve köylülerin anlatımıyla belgelenmiş, kayıt altına alınmış. Ekoloji Birliği ve EGEÇEP temsilcisi olarak incelemeye katılan Süleyman Eryılmaz bunlara köylülerden öğrendiklerini de ekliyor: Köylüler cenazeleriyle uğraşırken DEDAŞ elemanları gelip direkleri düzeltmiş. Elektrik teli kopsa bakım ekibi bir haftadan önce gelmiyormuş… Dağda geyik zıplasa 10 uçak kalkarmış ama bir tane yangın söndürme uçağı gelmemiş…
Bu son cümle de yangının bu denli büyümesinin ve tahribata yol açmasının sebebini ortaya koyuyor. AFAD, Orman İşletme Müdürlüğü ve İtfaiye gibi kurumlar da üstüne düşen görevi yapmamış. Hızla seferber olmaları gerekirken çok geç müdahale etmiş. Can kayıplarının çoğunun, profesyonel bir müdahale olmadan kontrolü imkânsız olan bu yangını söndürmeye çalışan vatandaşlar olması bu nedenle. Bu canların vebali DEDAŞ’tan başlayarak bu kurumların boynunda değil mi?
Yine elektrik dağıtım şirketi, bu defa İzmir…
Süleyman Eryılmaz bu gözlemlerini geçen hafta yaptığımız EGEÇEP Yürütme Kurulu toplantısında paylaşmıştı. Kendisine Ege bölgesi kırsalında da çok sayıda ağaç elektrik direği olduğu ve hatlara bakım yapılmadığı yönünde duyumlar geldiğini söyledi. Bunun ciddi bir yangın riski oluşturduğunu ve EGEÇEP olarak bu konuyu takip etmemiz gerektiğini konuştuk. EMO’dan bilgi alma kararı aldık. İki gün geçmeden felaket haberi hiç beklemediğimiz yerden geldi.
İzmir’in tam merkezinde, Alsancak’ta sağanak yağış sırasında su birikintisine basan iki yurttaşımız, açıktaki bir kablo nedeniyle elektrik akımına kapılarak yaşamlarını yitirdi. Elektrik Mühendisleri Odasının raporuna göre elektrik akımı taşıyan kablolarda izolasyon hatası var. Kablolar yönetmeliğe göre olması gereken derinlikte değil. Burada da sorumlu yine elektrik dağıtım şirketi, bu defa Gediz Elektrik. Kamera kayıtlarından son müdahaleyi yapanın da Gediz Elektrik olduğu görünüyor.
Bilirkişi ön raporuna göre diğer bir sorumlu da mazgala ve rögar kapağına müdahale sırasında elektrik kablolarının koruyucu izolasyonuna zarar veren İZSU. Kimin ne kadar sorumlu olduğu raporlar sonucunda ortaya çıkacak. Şimdilik kurumlar suçu birbirine atıyor, neyse ki hiçbirinin aklına “vatandaş da yağmurda sokağa çıkmamalıydı” demek gelmedi.
Bu paralar nereye gidiyor?
Elektrik faturamıza bakıyorum. Seferi Keçi Kültürevi’ne bu ay 2355 lira gelmiş. Farkındayım, biraz fazla, ama klima çalıştırmadan duramıyoruz içeride. Bu kadar sıcak başka bir yazının konusu, biz dağıtım bedeline bakalım. Faturada dağıtım bedelini arıyorum, yok. Diğer kalemlerin içine dağıtılmış. Neyse ki e-fatura için kullandığım ön muhasebe programına daha detaylı geliyor elektrik faturamız. Buna göre sabah-akşam ve gece olmak üzere üç kalemde toplam 1520 liralık elektrik kullanmışız, ödediğimiz dağıtım ücreti ise 721 lira. Sanırım biraz indirim yapmışlar, EMO dağıtım ücreti oranının %66’ya kadar çıkabildiğini söylüyor. Bu parayı hatların bakımı, onarımı, yenilenmesi, arızaların giderilmesi gibi işlerin karşılığı olarak ödüyoruz. Ama belli ki paralar buraya gitmiyor. Bu şartlarda aşırı sıcaklarda yangın, yağmur yağdığında ise elektrik kaçağı normal kabul ediliyor.
Elektrik Mühendisleri Odası yaptığı açıklamada özelleştirmeler sonrasında elektrik dağıtımı gibi en temel kamu hizmetlerinin şirketlerin insafına terk edildiğini, hiçbir ciddi mali ve teknik dağıtımın yapılmadığını belirtiyor. Kalıcı çözüm için üretimden dağıtıma tüm süreçleri yönetecek bir kamu tekelinin yeniden kurulmasının gerekliliğini vurguluyor. Gerisin geriye bir kamulaştırma yapılmadan, halkçı ve toplumcu bir kamu yönetimi kurulmadan bu kaderden kurtuluş yok.
Ülkenin en doğusundan en batısına elektrik kabloları bakımsız, hayatlar ise pamuk ipliğine bağlı.
Bir cevap yazın