En iyi tohum bankası topraktır, her yıl bu tohumlarla üretim yaparak sürekliliğini sağlayan insanlardır. Zaten bin yıllardan beri yerel tohumlar bu günlere böyle gelmiştir. Yerel tohumları koruyup yaygınlaştırarak gelecek kuşaklara aktarmak en önemli sorumluluğumuzdur.
Çokuluslu şirketler tüm dünyada her alanda olduğu gibi tarım alanında ve dolayısıyla tohumlar üzerinde de egemenlik kurmaya başladılar. Bundan dolayı yerel tohumlar hızla yok olmaya başladı ve bu tohumların geleceği, yani yaşamın sürdürülebilirliği tehlikeye girdi. Bu yüzden birçok ülkede küçük çiftçiler ve tüketiciler yerel tohum hareketleri içinde örgütlenmeye başladılar.
Bir düşünelim tohumsuz bir yaşam olabilir mi? Sadece yaşamak için yediğimiz her şeyi, tahılları, meyveleri, sebzeleri değil, giydiğimiz giysilerin pek çoğunu tohumlara borçluyuz. Hayvanlar tohumlardan elde edilen yemlerle besleniyor. Dolayısıyla tohum olmadan yaşamın sürekliliğini sağlamak mümkün değildir. Tohum yaşamsal öneme sahip bir maddedir. İnsanlık yerleşik hayata geçip tarımsal üretime başladığından beri, yani en az 11 bin yıldır, tohum demek hayat demektir.
Gelecekte tohum ve su savaşlarının olacağı öngörülüyor. Bence bu kaçınılmazdır. Çünkü temiz içme suları azaldı. Yerel tohumların çok büyük bir kısmı yok oldu. Bu yüzden ben bu öngörüye katılıyorum.
Tohum stratejik bir öneme sahiptir.
Gelecekte ülkemizdeki yerel tohumlar tamamen bittiğinde, bize yaptırım uygulayan ülkelere boyun eğmek zorunda kalabiliriz. Diyelim ki İzmir’i bize vermezseniz size tohum yok deseler, açlıkla tehdit etseler, ne yapacağız? Bu yüzden yerel tohumların korunarak sürekliğinin sağlanması ve gelecek kuşaklara aktarılması çok önemlidir.
Dünyadaki birçok ülkede artık hiç yerel tohum kalmadı. Bu ülkeler tamamen çokuluslu tohum şirketlerinin hegemonyasına girdiler.
Mart ayında Güney Afrika’nın yasama başkenti Cape Town’a gittim. Orada Belediye Başkan Yardımcısı Alderman Ian Neilson’la yerel tohumlar ve genel olarak tarım konularında konuştum. Ülkelerinde hiç yerel tohum kalmadığını ve bütün tarımsal ürün ihtiyaçlarının çokuluslu şirketler tarafından sağlandığını söyledi. Cape Town tümüyle İngiliz ve Amerikan şirketlerinin hegemonyasındaymış.
Türkiye de gelecekte Afrika ülkeleri gibi olabilir. Maalesef bu yönde büyük bir hızla ilerliyoruz.
Çünkü ülkemizdeki yerel tohumların çok büyük bir kısmı yok oldu. Ama yine de şansımız var. Özellikle dağ köylerinde bazen yerel tohum bulabiliyoruz. Köylüler kendi tat alışkanlıkları için tohumların sürekliliğini sağlıyorlar.
Çokuluslu şirketlerin sattığı hibrit ve GDO’lu tohumlar sadece bir yıl ürün veriyor, sonraki yıl ürün vermiyorlar.
Bu tohumların daha dayanıklı olduğu gibi yalanlarla, yaygınlaşmasını sağladılar. Oysa aksine, hastalıklara ve böceklere karşı dayanıksız tohumlar üreterek tarım zehri kullanılmasına sebep oluyor, sattıkları tarım ilaçlarını kullanmaya mecbur bırakıyorlar.
Geçen yıl çokuluslu tohum şirketlerinden Monsanto, Alman Bayer şirketiyle birleşti. Bayer hem hastalık ve zararlılara dayanıksız tohum üretiyor hem de tarım zehri üretiyor. Ayrıca tarım zehirleriyle kanser olanlara da beşerî yani insan ilacı satıyor. Yani her yönden kuşatmış durumdalar.
İthal tohumlar ve tarım zehirleri çok pahalıdır. Bu, üretimde girdiyi çok artırmaktadır. Oysa yerel tohumlar sürdürülebilir olduğu için bedavadır.
Tohum ve tarım ilacı alanında dünyada beş büyük şirket tekel konumunda. Bunlar Monsanto, Bayer, Dupont, Syngenta, Limagrain. Söylediğim gibi Bayer Monsanto’yu satın aldı, daha da güçlü bir tekel haline geldi. Dünyanın en ücra köşesine bile bu şirketler hakimler. Bir ahtapot gibi tüm dünyayı sarmışlar.
Yasağa karşı takas şenlikleri
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2006 yılında 5553 sayılı yasayla yerel tohumların alınıp satılmasını yasakladı. Sadece takas serbest, o da şimdilik. Yani küçük miktarda tohum ihtiyacı için konu komşuyla tohum değişimi yapılabiliyor.
İşte Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bu yasak kararından sonra Türkiye’de yerel tohum hareketi ve yerel tohum takas şenlikleri başladı.
Yerel tohum hareketi daha çok Ege bölgesinde örgütlendi. Muğla, Fethiye, Bodrum, Antalya, Aydın, Adana, Seferihisar, Çankaya, Bayramiç, Nilüfer ve Gümüşhacıköy, Eskişehir, Çanakkale yerel tohum grupları çalışmalarını sürdürüyorlar. Her yıl tohum takas şenlikleri yaparak tohumların yaygınlaşmasını sağlıyor, toplumda duyarlılık yaratıyorlar.
İlk takas şenliklerinden birini düzenleyen Seferihisar Belediyesi bu konuda oldukça duyarlı. Kurduğu Can Yücel Tohum Merkezi, ülkemizdeki en büyük tohum merkezlerinden biri haline geldi. Bu yılki şenlikte yüz binden fazla tohum ücretsiz olarak dağıtıldı. Anadolu’nun çeşitli yörelerinden belediyeler ve sivil toplum örgütleri de beraberinde getirdikleri yöresel tohumları takas ettiler, dağıttılar.
Can Yücel Tohum Merkezi bu şenliklerin yanı sıra sürekli olarak da üreticilere ve başka bölgelerdeki yerel tohum merkezlerine tohum ve fide yardımında bulunuyor. Ülkemizde yerel tohum hareketinin yayılmasında öncülük yapıyor. Zaten genel anlamda “Başka bir yaşam ve başka bir tarım mümkün” diyerek bir sosyal belediyecilik örneği sergiliyorlar. Tarım konusunda elde ettikleri çok güzel başarılarla çiftçilerin yüzünü güldürüyorlar. Kooperatifler ve üretici pazarları aracılığıyla kadınları ekonomik yönden kalkındırıyorlar. Bu çok önemlidir. Çünkü kalkınma yerelden başlar. Seferihisar belediyesinin çalışmaları diğer belediyelere örnek olmalıdır.
Neden yerel tohum?
Peki tarımsal üretimde yerel tohum kullanacağız da ne olacak? Çokuluslu şirketlerin eline düşmemek dışında ne sağlayacak? Faydası saymakla bitmez. Yerel tohumlar, hastalık ve zararlılara daha dayanıklıdır. Bulundukları iklime, toprağa, coğrafyaya aittir. Binlerce yıldır oraya uyum sağlamış, çeşitli şartlara karşı dayanıklı hale gelmiştir. Daha besleyicidir. Raf ömürleri daha uzundur. Özellikle tarım zehri ve kimyasal gübre kullanılmadan üretilen meyve ve sebzeler, günler boyunca tazeliğini korur ve bozulmazlar. Ve yardımcı maddelerin katkısıyla yetişme süreleriyle oynanmadığı için çok daha lezzetlidirler.
Yerel tohumlarla tarım zehiri kullanmadan üretim yapmak mümkündür. Zehir yerine ev yapımı ilaçlar kullanılabilir. Örneğin soğan, kırmızı biber, sarımsak karıştırılarak bir böcek ilacı hazırlanabiliyor. Böyle yöntemleri köylüler eskiden beri kullanıyorlar. Dr. Füsun Tezcan’ın evsel ilaçlarla ilgili “Börtü böcek” isimli kitabı bu bilgilerin derlendiği önemli bir kaynak durumundadır (bortu.bocek2011@gmail.com). Yine böcekler için sarı tuzaklar vs. ile ya da faydalı böcekleri yaygınlaştırarak zararlılarla mücadele edilebilir.
Yerel tohum hareketi daha çok Batı Anadolu’da örgütlüdür. Bu yeterli değildir. Türkiye’nin bütün bölgeleri yerel tohum hareketi konusunda örgütlenerek ve güç birliği yaparak çokuluslu şirketlere dur diyebilmelidir. İkinci adım olarak da uluslararası düzeyde güç birliği yapılmalıdır.
Doğu Anadolu bölgesinde de yerel tohum çalışmaları yapılıyor. Mezopotamya Ekoloji Hareketinin yerel tohum komisyonu var ve çalışmalar yapıyorlar. 12-13 Mayıs tarihlerinde Tunceli Ovacık Belediyesi ve Ovacık 94 Mahallesi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Seferihisar Belediyesi’nin ve İzmir Yerel Tohum Topluluğu’nun katılımı ve desteğiyle, 1. Ovacık Yerel Tohum Takas Şenliği’ni düzenleyecek. Böylece Doğu Anadolu Bölgesinde de yerel tohum takas şenlikleri başlamış olacak.
Ülkemizdeki bütün bölgelerde az da olsa yerel tohumlar bulunuyor. Yani tüm olumsuzluklara rağmen umut var, bir şeyler yapmak mümkün. Her bölge kendi yerel çeşitleriyle kendi bölgelerinde üretim yaparak tohumların sürekliliğini sağlamalıdır.
En iyi tohum bankası topraktır, her yıl bu tohumlarla üretim yaparak sürekliliğini sağlayan insanlardır. Zaten bin yıllardan beri yerel tohumlar bu günlere böyle gelmiştir. Yerel tohumları koruyup yaygınlaştırarak gelecek kuşaklara aktarmak en önemli sorumluluğumuzdur.
Bir cevap yazın