Akbelen Ormanı’nın kesilmesine karşı direnen İkizköylülerin avukatı İsmail Hakkı Atal Akbelen direnişinin özgünlüğünü anlattı.
İkizköy Akbelen mücadelesi bence Türkiye’deki çevre, ekoloji ve hak mücadelesi açısından bir milat. Çeşitli açılardan çok ayrıcalıklı ve Türkiye’de şu ana kadar ekoloji mücadelelerinde aşılamamış bazı eşikleri aştı İkizköy Akbelen mücadelesi.
Bunlardan birisi şu. Genelde Türkiye’de termik santrallere, nükleere, madene, çimentoya karşı mücadele ederken, çevre ve ekoloji mücadelesi yürüten sivil aktivistlerle halk, köylüler çok fazla kaynaşamıyor. Burada ise çevre ve ekoloji mücadelesi veren aktivistler, hukukçular ve köylülerin kaynaştığı bir mücadele ortamı var. Artık burada bu üçlü, yani köylüler, aktivistler ve hukukçular tek yürek oldu. Her anlamda birlikte karar veriyorlar. Birlikte mücadele verirken bile birbirlerinden ayrı gibi duran o görüntü ortadan kayboldu.
İkinci olarak, buranın ayrıcalıklı olan bir konumu da şu. Sermaye, yani enerji ve maden şirketleri, şimdiye kadar hep halkı kandırıyorlardı, aldatıyorlardı. Bu size para getirecek, şöyle göneneceksiniz, böyle zengin olacaksınız vesaire şeklinde. Aşılması gereken o ilk izinleri alma sürecinde halktan bir tepki doğmaması için baştan aşağı ahlaksızca, yüzleri kızarmadan birçok yalan söylüyorlardı. Bu yalanlarla burayı kandıramadılar. Burayı kandıramamalarının en önemli sebeplerinden birisi burada iki tane termik santralin otuz küsur senedir çalışıyor olması. Bu santraller nedeniyle buradaki İkizköylülerin kimisinin emmisi, dayısı kanserden öldü, kimisinin çocuğu hasta oldu. Herkes net bir şekilde bunun zararını gördü.
Aldatamamalarının ve yalanlarının burada işlememesinin diğer sebebi de daha önce yok ettikleri Işıkdere Mahallesi. Daha önce Işıkdere Mahallesi’ni kamulaştırarak -aslında buna kamulaştırma değil el koyma diyelim- bu halkın mülkünü elinden alıp özel şirketlere, büyük sermaye şirketlerine peşkeş çektiler ve buradaki köylüler sonrasında oradan giden akrabalarının, arkadaşlarının, köylülerinin ne hale düştüğünü gördüler. Bu iki nedenle köylüyü hiç aldatamadılar. Yalanları işlemedi.
Üçüncü olarak ise; ben hep şunu söylüyorum, halkın gerçek gücünü göstermesinin önünde bir öğretilmiş çaresizlik var. Bilinçli olarak propagandası yapılmış, bilinçli olarak insanların zihnine yerleştirilmiş bir öğretilmiş çaresizlik. Herkesin zihninde “Beşli çeteden Limak bu, ayrıcalıklı şirket, 3 milyar dolarlık termik santral, köylüler mi engelleyecek?” düşüncesi var. Ama engelledi işte. Yirmi tane köylü üç milyar dolarlık Limak Termik Santrali’ni engelledi. Türkiye halkının kafasındaki görünmez blokları kaldırmak için de burası bir eşik noktası. Ve burayı kazandığımızda insanların kafasındaki bu öğretilmiş çaresizliği de yıkmış olacağız. Bunların aslında hep yalan olduğu, halkın gerçek gücünün karşısında kimsenin duramayacağını da bütün Türkiye’ye, bütün dünyaya göstereceğiz.
Bir cevap yazın