Radyo ve gramofonlara hayat veren bir dükkân

İstanbul’un kadim semtlerinden Balat’ın arka sokaklarında bambaşka hayatlar, tuhaf hikayeler ve insanlar saklı. Radyo restoratörü, gramofon ustası Rafet Yıldırım işte o nev-i şahsına münhasır insanlardan. Doğma büyüme İstanbul- Fatihli olan Yıldırım’ın en büyük tutkusu eski radyo ve gramofonlar. 1920’lerden 1950’lere önemli sayıda radyoyu elden geçirerek tamir edip, kaybolan sesleri günümüze kazandırmış bir ‘’Radyo Hekimi’’ o…

Balat’ın rengarenk evleri, taş sokakları, son yıllarda rağbet gören yeni nesil kahve dükkanları ve semtin köhne kahveleri arasında yürürken saptığımız bir sokakta, etrafa yayılan gramofon sesini takip ederek kendimizi önünde bulduğumuz Semt Radyo -Anılar Eskici Dükkanı’nın sahibi olan Rafet Yıldırım, dükkanını ziyaret eden herkese vakit ayırıp onlarla sohbet eden, işine tutkun tipik bir İstanbul beyefendisi.

Semt Radyo, içerisinde yüzlerce eski radyoyu ve eski -yeni farklı modellerde gramofonu barındıran sıcacık bir müze- dükkân. Balatlıların yakından tanıdığı bu mekânı meraklıları ise bizim gibi günlük ziyaretçiler ama en çok da çocuklar. Bunun nedenini sonra anlıyoruz zira şu aralar popüler tv dizilerinden biri burada çekiliyormuş!

Rafet Yıldırım tasarım gramofonlar da yapıyor. Bu tasarımlar şık birer mobilya olarak kullanılıyor.

Varlık Dergisi’nin 1946 tarihli sayılarından birinde, öykücü Sait Faik Abasıyanık’ın anlattığı o güzelim gramofonlar, eski taş plaklarla yeniden hayat buluyor burada. Ne diyordu Sait Faik usta gramofonları anlatırken;

‘’Medeni adamın zevk aletidir gramofon. İnsanoğlunun küçücük, temiz arzularına baş eğen, onun zevkini düşünen bir alettir. Kimselere zararı yoktur. Bayılırdım kırmızı, yeşil, mavi, turuncu borularına. Eskiden kahvehanelerde bar bar bağırırlardı zavallıcıklar. Bağırmaya da hakları vardı ama, az şey miydiler? Sonra sustu zavallılar!’’ .

Rafet Bey, işte bu gramofonlara ait oldukları kıymeti vererek hayatımıza yeniden sokuyor. Düşünün bir, Ayhan Işık’ın Odeon Plak’a okuduğu şarkının nağmelerini yeniden duymak benzersiz, değil mi?

’Radyonun yeri benim için her zaman ayrı’’

Gramofonların hemen yanındaki raflarda eski radyolar var. Rafet Bey, aralarındaki en eskisini gösteriyor. 1920’lerden kalmış bir Amerikan radyosu bu. Harici hoparlörleri olması onu daha ilginç bir obje haline getiriyor. ‘’Radyonun yeri benim için her zaman ayrı’’ diyor Rafet Yıldırım. Başlarda bir koleksiyoner merakıyla girdiği bu iş onun hayatı olmuş. 20 yıldan fazladır eski radyolarla konuşuyor adeta. Biz dükkandayken elinde iri bir pikap taşıyan eski bir müşterisi girip, cihazı Rafet ustaya emanet edip çıkıyor. Konuşmalarına bile gerek yok anlaşılan. Rafet usta bir bakışta cihazın sorununu anlamışa benziyor.

Radyo tamircisi olarak bugüne dek elinden geçen cihazların sayısını hatırlamıyor. Hem topluyor hem de onları restore ederek yeni kullanıcılarıyla buluşturuyor. ‘’Bu radyoların FM dönüşümünü de yapıyoruz. Doğrusu bu güzel makinaları çöpe gitmekten kurtarmak bizi gerçekten mutlu ediyor’’ diyor.

Mesleğini çok seviyor ancak kendisinden sonra işi devam ettirecek kimsenin olmaması can sıkıcı. ‘’Buraya pek çok iş adamı, sanatçı, yönetici geliyor. Ama maalesef bu işi devam ettirmek bakımından kimseden bir destek görmedim bugüne kadar. Yakında bu mesleği yapacak insan kalmayacak koca İstanbul’da’’.

Yine de umut hiç bitmiyor. Bu alana ilgi duyan meraklıları sevindirecek bir haber veriyor Rafet Bey. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla bir radyo müzesinin kurulması eli kulağında ve bu müzede Semt Radyosu’ndan örnekler de yer alacak.

Dünya genelinde 400’e yakın radyo müzesi var. Türkiye’de radyo yayıncılığı ise 1920’lere uzanıyor. Ülkemizde bir asrı aşan köklü radyo yayıncılığı deneyimine rağmen sadece İzmir, Ankara, Malatya ve Çankırı gibi kentlerde, bazıları özel statüde olan radyo müzelerimiz mevcut.

Kocaeli’nde kurulması planlanan radyo müzesinde eski tip santraller,1920’lerden telefonlar ve birbirinden enteresan haberleşme araçlarının yer alacağını söyleyen Rafet Bey’i umutlandıran şey, eski gramofon ve radyolarının kurulacak müzenin baş köşesinde hak ettikleri değeri yeniden bulacak olması…

Bir cevap yazın