“Bizim amacımız vasata razı olmamak. Giderek sıkışan, daralan, sansürün tavan yaptığı bu alanda vasatın karşında ayakta kalmaya, alan açmaya devam etmeyi umuyoruz.”
Tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış Bergama, zengin kültürel mirası ve sanatsal dokusuyla dikkat çeken bir kent. Antik dönemden bu yana sanat ve kültürün merkezi olan Bergama, günümüzde de bu mirası yaşatmaya devam ediyor. Kentte kültür ve sanat üretimleri yapmak isteyen bağımsız bir grup, bu kadim kentin tam kalbinde bir kültür-sanat alanı yarattı: Odeon Pergamon.
Roma, Bizans ve Osmanlı’dan bugüne kadim uygarlıkların beşiği Bergama’da, 25 gönüllü kültür sanat emekçisi kolektif çabayla yeni bir kültür-sanat alanı oluşturdu. Bergama’da kültür sanat etkinliklerinin azalmasıyla doğan boşluğu doldurmak ve bağımsız üretime alan açmak için gönüllüler bir araya geldi.
Bağımsız Sanatın Yeni Mekânı
Odeon Pergamon, Bergama’nın sanat ve kültür hayatına yeni bir soluk getirmek üzere kâr amacı gütmeyen kolektif anlayışla hayata geçirildi. Kültür sanat üreticileri, yöneticileri ve destekçileri olmak üzere yirmi beş kişinin bir araya gelerek oluşturduğu bu bağımsız girişim, gönüllü emek ve dayanışma ile varlığını sürdürüyor. Amacı, Bergama’da kültür sanat alanındaki bağımsız mekân eksikliğini gidermek ve sanatseverler ile sanat üreticilerini bir araya getirmek. Adını, iki bin yıl önce müzik dinletileri ve sahne sanatlarının sergilendiği “odeon”lardan alan mekân, Bergama’nın eski Yahudi mahallesinin kıyısında, kentin tarihsel katmanlarıyla iç içe bir konumda yer alıyor.
Sanatın ve Dayanışmanın Buluştuğu Alan
Odeon Pergamon, sergilerden tiyatro oyunlarına, film gösterimlerinden performans sanatlarına kadar geniş bir yelpazede etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Bunun yanı sıra, panel ve seminerler, söyleşiler, imza günleri ve atölye çalışmaları ile hem Bergamalıların hem de dışarıdan gelen sanatseverlerin buluşma noktalarından biri olma özelliğini taşıyor. Dayanışmayı, kapsayıcılığı ve katılımcılığı esas alan mekân, kültür ve sanata gönül veren herkese açık bir platform sunuyor.
Kültür ve sanat alanları, toplulukların gelişimi ve dayanışması açısından büyük önem taşır. Odeon Pergamon da bu bilinçle, sanata dair alternatif bir alan yaratmanın ötesinde, sanatseverlerin ve üreticilerin birbirinden beslenebileceği bir ortaklık sunuyor. ‘’Ülke genelinde yaşanan siyasi ve kültürel daralmanın yarattığı sıkışmışlıktan kurtulmak için bağımsız alanların varlığına ihtiyacımız var’’ diyen Odeon Pergamon Kolektifi gönüllüleri, kolektif destek ve gönüllü emeğin yaratıcı ve dönüştürücü gücüne inanıyor. Odeon Pergamon’un kuruluş hikâyesini ve kolektifin ruhunu gönüllülerinden Mehmet Gönenç, Nesrin Ermiş, Erol Engel, Günseli Baki, Duygu Aslan, Duygu Aldış, Yücel Tunca ve Umut Aslan ile konuştuk.
– Sizleri tanıyabilir miyiz?
– Günseli Baki: Fotoğrafçı, görsel sanatçı ve kültür yöneticisiyim. 2018 yılından beri Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi’nin, 2022 yılından beri de Odeon Pergamon Kültür Sanat Alanı’nın kurucularından biri olarak İzmir, Bergama’da çalışmalarımı sürdürüyorum, bir yandan üretirken, bir yandan da sanat projelerini ve ekip arkadaşlarımla birlikte kültür sanat etkinliklerini yönetiyorum. Bağımsızlar Haritası, Vatoz Platform, Ne Yerde Ne Gökte Derneği gibi bağımsız kültür sanat alanlarının da gönüllü yürütücülerinden biri olarak destek veriyorum. Aynı zamanda Apaçık Radyo’da Açık Dergi içinde yer alan Bağımsızlar’da ekip arkadaşlarımla birlikte radyo programları yapıyorum.
– Mehmet Gönenç: 1970 yılında Bergama’da doğdum. Üniversite eğitimi ve askerlik sürecim dışında hayatımın tamamını burada geçirdim. 2009-2019 yılları arasında Bergama Belediye Başkanı olarak görev yaptım. Şu anda ticaretle uğraşıyor, aynı zamanda Bergama’nın sosyal ve kültürel yaşamının içinde olmaya katkı sunmaya çalışıyorum.
– Duygu Aslan: Matematik öğretmeni ve tiyatro sanatçısıyım.
– Erol Engel: Bergama Çevre Platformu sözcüsüyüm.
– Yücel Tunca: Uzun yıllar basın fotoğrafçılığı, fotoğraf eğitmenliği ve organizatörlüğü yapmış olan bir fotoğrafçıyım. En kısa haliyle kendimi belgesel fotoğrafçı olarak tanımlıyorum. Yaklaşık sekiz yıl önce İstanbul’da yöneticiliğini yaptığım Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi’ni devredip, Fotoğraf Vakfı’nı da kapattıktan sonra eşim Günseli Baki ile birlikte Bergama’ya yerleştim. Burada Günseli ile oluşturduğumuz Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi’nde kişisel ve ortaklaşa projeler üretiyoruz. Ben özellikle son yıllarda kent belleği üzerine araştırmalara, fotoğraflamalara yöneldim. Farklı formatlarda, farklı medyumlarda belgesel nitelikli görsel ve metin ağırlıklı çalışmalar yapıyorum.
– Nesrin Ermiş: Bergama doğumluyum. 2010-2020 yılları arasında Bergama Belediyesi’nin Kültür Sosyal İşler ve UNESCO Dünya Mirası ve Alan Yönetimi Birimlerinde çalıştım ve bu dönem boyunca çok sayıda kültürel, sanatsal etkinliklerin organizasyonunda yer aldım. 2013 yılında geleneksel yöntemlerle parşömen üretimini öğrenmek için Türkiye’nin son karatabağı ve parşömen ustası İsmail Araç’a çırak oldum. 2020’de ustamdan ustalık belgesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan “Geleneksel Parşömen Yapımı” icra dalında Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı unvanlarını aldım. 2017’de Bergama’da kurduğum Arka Bahçe Parşömen Atölyesi’nde ve 2021 yılından beri de Lesvos Adası’ndaki atölyemde parşömenle ilgili çalışmalarımı sürdürüyorum.
– Duygu Aldış: Ben Bergama’ya tayinle gelen bir özel eğitim öğretmeniyim.
– Umut Aslan: Ben Bergama’da yaşayan bir kamu çalışanıyım. Uzun yıllar amatör olarak tiyatro oyunculuğu yaptım.
– Böyle bir girişimi Bergama’da başlatma fikri nasıl doğdu, sürece nasıl dahil oldunuz?
– Mehmet Gönenç: 2019 yerel seçimleriyle birlikte Bergama’da yönetim değişti ve yerel iktidar AKP’ye geçti. Bu değişim, belediye tarafından düzenlenen kültür-sanat etkinliklerinin neredeyse tamamen sona ermesine ve bu alanda büyük bir çoraklaşmaya yol açtı. Böyle bir atmosferde, 2020 yılında bir grup gönüllü arkadaşımızla birlikte Bergama Çevre Filmleri Festivali’ni hayata geçirdik. Bağımsız ve kolektif bir şekilde yürütülen bu inisiyatif, hem daha fazlasını yapabileceğimize dair bir özgüven kazanmamızı sağladı hem de çalışmalarımızı daha kurumsal bir çerçevede sürdürme ihtiyacını gündeme getirdi. Bu süreç, zamanla Odeon Pergamon Kolektifi’ne dönüşen bir oluşumun temelini attı. Ben de bu süreçte arkadaşlarla zaman zaman çalışmalar yürüttüm; üstelik belediye başkanlığı döneminden beri ekibin çoğunu zaten tanıyordum.
– Nesrin Ermiş: 2019 yılının sonunda belediyeden bağımsız ve gönüllü bir ekip ile Bergama Çevre Filmleri Festivali’ni düzenledik. Bu ekip, yalnızca birlikte çalıştığımız değil, aynı zamanda Bergama’da kültür-sanat üretimi üzerine düşünüp hayaller kurduğumuz, ortak bir heyecan paylaştığımız arkadaşlarımızdan oluşuyordu. Mehmet’in dediği gibi 2019’da Bergama’da belediye yönetiminin değişmesi ve kültür sanat faaliyetlerinin durması üzerine bağımsız bir alan yaratma düşüncesi ile bir araya geldik. Bu süreçten, 2022 yılında Odeon Pergamon Kültür Sanat Alanı doğdu.
– Duygu Aldış: Odeon Pergamon ekibiyle ilk kez 2019 yılında Bergama Çevre Filmleri Festivali’nde bir araya geldik. O yıl ortak varlıklarımızı koruyup gelecek nesillere aktarmak amacıyla söyleşiler ve film gösterimleri düzenledik. Zamanla birbirimizi tanıdıkça, Bergama’ya dair benzer hayaller paylaştığımızı fark ettik ve bu hayalleri gerçeğe dönüştürme isteğiyle yola çıktık. Böylece Odeon Pergamon kolektifi doğmuş oldu.
– Duygu Aslan: Odeon Pergamon aslında daha önce Bergama Çevre Filmleri Festivali sürecinde de birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızla burada kazandığımız birlikte çalışma deneyimini kalıcı hale getirme fikri ile ortaya çıktı. Uzun toplantılar, planlamalar ve tartışmalar sonucunda önce mekânı bulup kiraladık daha sonra da yaklaşık bir yıl boyunca tadilatını yaptık. Odeon Pergamon’un kuruluş sürecine, yaşadığım şehrin kültür ve sanatla gelişeceğine olan inancım ve Bergama’nın bağımsız bir kültür-sanat alanına duyduğu ihtiyaç nedeniyle, bir sanatsever olarak dahil oldum.
– Erol Engel: 2019 yılında Bergama Çevre Filmleri Festivali’ni büyük bir keyifle gerçekleştirdiğimiz arkadaşlarla, pandemi döneminde geleceğe dair ne yapabileceğimizi sorgulamaya başladık. Bu arayış ve tartışmalar bizi sonunda Odeon’da bir araya getirdi.
– Günseli Baki: Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi’nin proje sergileri için Bergama’da bazı mekanları sergi alanlarına dönüştürerek kullanmak zorunda kalıyorduk. Kendi atölyemizi sadece atölyeler ve sınırlı sayıda katılımcılarla söyleşiler için kullanabiliyorduk. 2019 yılında Bergama Çevre Filmleri Festivali’ni gerçekleştirdiğimiz kültür sanat destekçisi, üreticisi dostlarımızla birlikte Bergama’nın kültür sanat alanında mekân eksikliğini gidermek, bu alandaki faaliyetlere daha geniş kapsamda alan açmak için 2021 yılında bir mekân arayışına girdik ve el ele verip, 2022 Eylül ayında Odeon Pergamon’u açarak bu hayalimizi gerçekleştirdik.
– Umut Aslan: Bergama’daki sanat ortamına kendi alanımdan baktığımda, bağımsız amatör tiyatrocuların çalışabileceği veya oyunlarını sahneleyebileceği özgür bir mekânın olmaması, uzun yıllardır süregelen bir eksiklikti. Şehirdeki tek sahne olan Bergama Kültür Merkezi’nin anahtarının belediye başkanında olması ise çoğu zaman bu alanı kullanmamızı imkânsız hale getiriyordu. Benzer kaygıları taşıyan ve sanatın farklı dallarında üretim yapan dostlarımızla bir araya gelerek hem kendimizin çalışabileceği hem de Bergama’daki diğer sanatçılar ve sanatseverler için bir alan yaratmaya karar verdik. İşte bu düşünce, Odeon Pergamon’un doğuşuna zemin hazırladı.
Bürokrasiden, sansürcü siyasi yapılardan, liyakatsiz yönetim kadrolarından uzak durup kendi belirlediğimiz, ortaklaştığımız ilkeler etrafında kolektif bir duruş sergileyerek kültür ve sanat ortamına katkıda bulunmak şu aşamada en iyi seçenek gibi görünüyor.
– Yücel Tunca: Bergama’da BerKM kısaltmasıyla tanınan Bergama Kültür Merkezi’nin varlığı kent açısından son derece önemli olmakla beraber bu tür kültür sanat merkezlerinin belediye bünyesinde gerektiği gibi işletilemediği bir gerçek. Şunu hep söyledik, söylemeye de devam ediyoruz: Kamu kurumları kültür sanat alanı olarak ayrılmış mekanlarda içerik üretmeye son vermeli, buralar kültür ve sanat insanları tarafından özgür bir biçimde, yatay bir yapılanmayla otonom şekilde idare edilmeli. Kuşkusuz bu idealden çok uzaktayız. Bu nedenle de bürokrasiden, sansürcü siyasi yapılardan, liyakatsiz yönetim kadrolarından uzak durup kendi belirlediğimiz, ortaklaştığımız ilkeler etrafında kolektif bir duruş sergileyerek kültür ve sanat ortamına katkıda bulunmak şu aşamada en iyi seçenek gibi görünüyor. Odeon Pergamon Kültür Sanat Alanı’nı oluşturma fikri gerek Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi etrafında toplanan sanatla yakından ilgili arkadaşlarımızla yaptığımız sohbetlerden, gerek 2017 yılında organizasyon ekibinde yer aldığımız Bergama Çevre Filmleri Festivali’nin yarattığı sinerjiden ve bunların da temelini oluşturan Bergama’da bağımsız bir kültür sanat alanının bulunmuyor oluşu gerçekliğinden doğdu.
– Odeon Pergamon’un fiziksel mekânı ve bulunduğu mahalle hakkında bilgi verebilir misiniz? Mekânın tarihi veya özel bir hikâyesi var mı?
– Mehmet Gönenç: Odeon ismi hem etkinlik alanının işlevine hem de hemen bitişiğimizde, kent içinde yapılaşmanın arasında sıkışmış ve henüz kazısı yapılmamış Roma dönemi Odeon’una bir gönderme yapıyor. Mekânımız, Bergama’nın ticari yaşamının 1990’lara kadar en yoğun olduğu iki ana cadde, Bankalar Caddesi ve İnönü Caddesi arasında konumlanıyor. Bugün de kentin en canlı bölgelerinden birinde, tarihi dokusunu koruyan eski bir taş binada kültür ve sanatla buluşuyor. 2500 yıllık bir antik kentin en hızlı nefes alan bölgesinde kültür ve sanatı yaşatan bir kolektifin parçası olmak, başlı başına ilham verici.
Odeon Pergamon’un arkasında dış güçler (!) yok. Şehrin kültür sanat hayatında üreten ya da izleyen olarak yer alan yirminin üzerinde kişinin katılımı ve gönüllü destekleri ile ayakta kalıyoruz.
– Odeon Pergamon’un arkasında nasıl bir yapı var ve bu yapı nasıl işliyor? Kolektif oluşumlarda ortak hareket etmek genellikle zorluklar barındırır; siz bu uyumu nasıl sağlıyorsunuz? Kolektifin üyeleri kimlerden oluşuyor ve uzmanlık alanlarıyla nasıl katkı sunuyorlar?
– Umut Aslan: Odeon Pergamon’un arkasında dış güçler (!) yok. Şehrin kültür sanat hayatında üreten ya da izleyen olarak yer alan yirminin üzerinde kişinin katılımı ve gönüllü destekleri ile ayakta kalıyoruz. Tabii ki her kolektif gibi biz de başlangıçta üzerinde anlaştığımız bazı ilkeler belirledik. Bu ilkeler çerçevesinde Odeon Pergamon’da yer alacak işleri belirliyor ve kararlarımızı alıyoruz.
– Duygu Aslan: Odeon Pergamon Kolektifi Bergama’da yaşayan ya da yolu bir şekilde Bergama’dan geçmiş sanatseverlerden bir araya geldiği bir topluluk. Aramızda tiyatro oyuncuları, fotoğraf sanatçıları, akademisyenler, hukukçular, görsel tasarımcılar, öğrenciler gibi birçok meslek ve ilgi alanına sahip arkadaşlarımız var. Böyle olunca da birçok konuda desteği kolektif içinden bulabiliyoruz.
– Bağımsız bir kültür-sanat mekânı yaratma sürecinde karşılaştığınız zorluklar neler oldu?
– Duygu Aslan: En çok maddi zorluklarla karşılaştık. Odeon Pergamon’u hiçbir kamu ya da özel sektör desteği almadan sadece gönüllü katkılar ve dayanışmayla hayata geçirdik. Böyle olunca bazen uzun zaman para toplanmasını bekledik bazen de sadece paramızın yettiği kadarını yapabildik. Ama sonuçta bağımsız bir kültür sanat alanını Bergama’ya kazandırdık.
– Ekonomik kriz ve kültür-sanat alanındaki baskılara rağmen böyle bir projeye başlamaya sizi cesaretlendiren neydi?
– Günseli Baki: Biz birbirimizden cesaret aldık. Uzun zaman kendi içimizde sürdürdüğümüz yapısal ve ilkesel tartışmaların sonunda da yirmi beş kişilik bir kolektif olarak çalışmalara başladık. Odeon Pergamon’un nasıl bir mekân olacağını yerel halka anlatmaya çalıştık. Kuruluş sürecinde yalnızca kolektif üyeleriyle değil, Bergama’daki pek çok kişiyle birlikte yol aldık. Elektrikçisinden boyacısına, esnafından gönüllülerine kadar birçok yerel destekçi yanımızda oldu. İzmir dışından arkadaşlarımız da destek verdi. Bu sinerji, bu imece ekonomik kriz karşısında cesaret verdi bize.
Kolay olmadı tabi, zaman zaman kesintiye de uğradı ve mekanın hayata geçmesi 1 yıl sürdü. Mekânı bize uygun koşullarda kiraya veren Öztüre ailesinin desteği de bu süreçte önemliydi. Mekânı açtığımızda ise elimizde hiçbir teknik ekipman yoktu, çünkü tüm kaynaklarımızı alanı ayağa kaldırmaya harcamıştık. Eksiklerimizi geçtiğimiz yıl Tersine Çevir projesinin fon desteğiyle tamamladık.
Odeon Pergamon, kültür-sanat alanındaki baskılara rağmen değil, tam da bu baskılar nedeniyle açılmak zorundaydı. Bugün, güçlerimizi birleştirmek ve yan yana durmak her zamankinden daha önemli. Alanlarımızı sıklaştırmalı, yan yana durmalıyız.
– Tam bu noktada Mehmet Gönenç’e sormak istiyorum; Yerel yönetimlerin, bağımsız kültür-sanat girişimlerine destek verme konusunda üstlenmesi gereken rol nedir?
– Mehmet Gönenç: Yerel yönetimlerin kültür-sanat etkinlikleri genellikle belediye başkanlarının siyasi görüşleri ve bakış açıları doğrultusunda şekilleniyor. Çoğu zaman, daha geniş kitlelere ulaşma amacıyla popülist tercihler öne çıkarken, bağımsız üretimlere ya da daha “nitelikli” olarak tanımlanabilecek etkinliklere yeterince yer verilmiyor. Bu alanda çalışan pek çok bağımsız oluşum ise bütçe ve mekân yetersizliği nedeniyle kendine alan açmakta zorlanıyor.
Bu noktada yerel yönetimler, bağımsız girişimlere mekân sağlama ve üretim süreçlerine müdahale etmeksizin fon desteği sunma konusunda projeler geliştirebilir. Ancak burada hassas bir denge gözetilmeli; çünkü fon desteği doğrudan bir bağımlılık ilişkisi yaratmasa da dolaylı bir oto-kontrol mekanizmasına yol açabilir.
Bu nedenle, finansal desteğin yalnızca nakdi yardımla sınırlı kalmaması, bunun yerine teknik donanım, etkinlik alanlarının düzenlenmesi, kira yardımı ve genel giderler gibi farklı kalemleri kapsaması daha sağlıklı bir çözüm olabilir.
– Bu bağlamda Odeon Pergamon’un potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Mehmet Gönenç: Açıkçası Odeon’un bu kadar hızlı ve etkili bir üretim ve etkileşim alanı yaratacağını başta tahmin etmemiştim. Belki henüz istediğimiz kadar geniş bir kitleye ulaşamadık, ancak ortaya konan işler son derece nitelikli ve özgün. Bunun en büyük sebeplerinden biri, daha önce benzer inisiyatiflerde yer almış ve bu süreçlere hâkim arkadaşlarımızın varlığı. Ayrıca fon desteği sağlama, eğitim alma ve bu tür projeleri yürütme konusunda istekli ve gayretli bir ekibe sahip olmamız da büyük bir avantaj. Sonuç olarak, Odeon yalnızca bireysel yetkinliklerin bir araya geldiği bir yapı olmaktan çıkıp, kentin kültürel ve sanatsal atmosferine de katkı sunan bir üretim modeline dönüştü. Bu da kolektifin sürdürülebilirliği açısından büyük bir değer taşıyor.
Zihinsel kuşatılmışlıktan rahatsız olan geniş bir kesim var. Farklı sesleri, farklı sözleri işitmek istiyor insanlar; nefes almak istiyor. Odeon Pergamon’un etkinlikleriyle nefes olmayı umuyoruz.
– Bergama’nın tarihi ve kültürel zenginliklerini daha geniş kitlelere tanıtmak adına Odeon Pergamon gibi girişimlerin etkisi ne olabilir?
– Mehmet Gönenç: Odeon’un doğrudan böyle bir amacı olmasa da, üretim süreci içinde gerçekleştirilen projeler doğal olarak kente katkı sağlıyor. Örneğin, Kale Mahallesi, Selinos ve Sümerbank Tekstil Fabrikası üzerine yürütülen çalışmalar bu duruma güzel bir örnek. Ayrıca, Bergama gibi bir kentte bu denli nitelikli üretimler yapan bağımsız bir inisiyatifin varlığı, başlı başına kente değer katan önemli bir unsur.
– Bergama’daki mevcut kültür ve sanat ortamına dair gözlemleriniz neler? Odeon Pergamon, bu ortamı nasıl zenginleştirmeyi hedefliyor?
– Günseli Baki: Bergama somut ve somut olmayan kültürel mirasın zengin olduğu tarihi bir kent. Bu kentin kültür sanatla her zaman bir bağı olmuş, hala da var. 88 yıldır kesintisiz gerçekleşen Bergama Kermesi buna örnek. Bu yıl 8. yaşını dolduracak olan Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi ve beşincisi gerçekleşen Bergama Tiyatro Festivali, kurumsal çatımız olan Ne Yerde Ne Gökte Derneği ve 2 yıldır da bu girişimlerin ortak mekanı olan Odeon Pergamon’la, mekanda provalarını gerçekleştiren ve amatör tiyatrocularımızın kurduğu Tiyatropolis’le zenginleşmeye devam edecek. Bizim amacımız vasata razı olmamak. Her zaman nitelikli çalışmalar yapmaya, hızlı tüketimin ve uçucu hayatın karşısında, giderek sıkışan, daralan, sansürün tavan yaptığı bu alanda vasatın karşında ayakta kalmaya, alan açmaya devam etmeyi umuyoruz. Popüler kültürün dayattığı vasat, hiçbirimiz için teslim olunacak bir nokta değil. Zihinsel kuşatılmışlıktan rahatsız olan geniş bir kesim var. Farklı sesleri, farklı sözleri işitmek istiyor insanlar; nefes almak istiyor. Odeon Pergamon’un etkinlikleriyle nefes olmayı umuyoruz.
– Umut Aslan: Başlangıçta amacımız kentin kültür sanat hayatını çeşitlendirmekti. Ancak geldiğimiz noktada, Bergama’da kültür-sanatın kalbinin attığı bir merkez haline geldiğimizi söyleyebilirim. Çünkü zamanla kentin kültürel hayatının ne kadar durağan olduğunu ve sadece Bergama Belediyesi tarafından belirlenen etkinliklerle sınırlı tek yönlü bir şekilde ilerlediğini fark ettik. Bu bilinçle yola devam ederek, sanatın her dalını kapsayan zengin bir içerik oluşturmayı ve kentin kültür-sanat hayatına yeni bir soluk getirmeyi hedefliyoruz.
– Odeon Pergamon’un yerel halkın ihtiyaçlarına cevap verme kapasitesini nasıl görüyorsunuz?
– Yücel Tunca: Odeon Pergamon, henüz yeterli düzeyde olmasa da kültür sanatla ilgili Bergamalılar tarafından bilinir hale geldi. Her geçen gün yeni buluşmalar, yeni tanışıklıklar yaşanıyor ve yaşadığımız kentin kültür dünyasında daha fazla yer ediniyoruz. Zaman zaman İzmir’den gelen izleyicilerimiz olduğu gibi, Ayvalık, Dikili, Soma, Foça, Edremit gibi yakın çevreden de takipçilerimiz var. Hatta bazı arkadaşlarımızın ilgilendikleri alanda yaptığımız tüm etkinliklere aradaki mesafelere aldırmadan gelmeleri bizi ziyadesiyle sevindiriyor.
– Eğitimci arkadaşlara bir soru yöneltmek istiyorum burada. Duygu; bir eğitimci olarak, Odeon Pergamon’un gençler ve öğrenciler için nasıl bir öğrenme ve gelişim alanı sunmasını hedefliyorsunuz?
– Duygu Aslan: Çocukların ve gençlerin Odeon Pergamon’daki etkinliklerde kendilerinden bir şeyler bulmalarını sağlamak ve bu kolektifin bir parçası haline gelmelerine imkân tanımak en önemli hedeflerimizden biri.
– Duygu, hem bir eğitimci hem de bir anne olarak Odeon Pergamon’un çocuklar ve aileler için taşıdığı kültürel önemi nasıl değerlendiriyorsun?
– Duygu Aldış: Çocuklarımızın ve gençlerimizin akranlarıyla bir araya gelip kültür-sanat faaliyetlerine katılmasını son derece değerli buluyorum. Odeon Pergamon’un bu alandaki büyük bir boşluğu doldurduğuna inanıyorum. Bu yüzden öğrencilerimizi Odeon’da görmek beni her zaman mutlu ediyor. Kızımın da burada büyümesini, onun için benzersiz bir fırsat ve büyük bir şans olarak görüyorum.
– Odeon Pergamon’da çocuklar için özel etkinlikler düzenlemeyi planlıyor musunuz? Bu süreçte ailelerin katılımını artırmak ve çocukları sanata daha fazla dahil etmek için neler yapmayı hedefliyorsunuz?
– Duygu Aldış: Kurulduğumuz günden bu yana, çocuklar ve aileler için etkinlikler düzenlemeye özel bir önem veriyoruz. Örneğin, ebeveynler için “Babalık Rolü ve Babalık Algısı” gibi seminerler düzenlerken, çocuklar için farklı yaş gruplarına yönelik “Yaratıcı Drama Atölyeleri” gerçekleştirdik. Ayrıca her yıl güz dönemi sonunda, karne gününü “Çocuk Kitapları Şenliği” ile kutlayarak çocuklara kitaplar hediye ettik, müzik ve masal dinletileri sunduk ve onlara mikrofon uzatarak düşüncelerini özgürce ifade etmelerine alan açtık. Tüm bu etkinliklerle çocukları ebeveynleriyle birlikte Odeon’a davet ederek, ailelerin Odeon Pergamon’u yakından tanımalarını sağlıyoruz. Gelecekte de bu tür etkinlikleri sürdürmeyi hedeflerken, aynı zamanda henüz fikir aşamasında olan Odeon Pergamon Çocuk Tiyatrosu gibi hayallerimizi de gerçeğe dönüştürmek istiyoruz.
– Bu mekânda sergilenecek eserlerin seçimine nasıl katkı sunuyorsunuz? Sanatçıların seçimi ve sergileme kriterleri nelerdir?
– Günseli Baki: Odeon Pergamon’un sanat galerisi güncel görsel sanatlar alanındaki kolektif sergilere açık bir alan. Belirli bir kavramsal çerçevede, özellikle dert edindiğimiz konulara dair projelerin, bir diyalog süreci sonucunda üretilmiş yeni işlerinin sergilerini önceliyoruz ama bazen yerelden sanatçıların nitelikli işlerinin sergilerine de zaman zaman yer veriyoruz, kürasyon sürecine destek oluyoruz. Bir konunun, düşüncenin etrafında şekillenmiş kolektif üretimin bir parçası olan, eserlerin birbiriyle konuştuğu; “güzel olana” dair değil “bir düşünceye” dair nitelikli işleri sergilemeye özen gösterdiğimizi söyleyebilirim.
– Toplumsal bellekle çağdaş sanatın kesişiminde Odeon Pergamon’un nasıl bir rol üstlenmesini hayal ediyorsunuz?
Günseli Baki: Odeon Pergamon’un bu kadar spesifik yani sınırları sadece toplumsal bellekle çizilmiş, belirlenmiş anlamda iddialı bir rolü olduğunu söylemek yanlış olur ancak sanat politiktir ve ortak/kolektif hafıza ile şekillenen toplumsal belleği sorgulamak için de güçlü bir araçtır. Toplumsal hafızada biriken her şey bugünü anlayabilmek, geleceği hayal edebilmek ve geçmişi sorgulamak için önemli. Şimdiye kadar yaptığımız güncel görsel sanatlar, fotoğraf ve sahne sanatları alanındaki tüm çalışmalarda bu anlamda bir kesişim noktası bulmak mümkün; Fabrika I Mekanın Hafızası, Hafızanın Mekanı, Tersine Çevir ve Suyun Taşıdıkları projelerinde olduğu gibi.
– Çevre mücadelesi aktivisti Erol Abiye sormak istiyorum; sanat, çevre mücadelesinde bir araç olabilir mi? Odeon Pergamon, bu mücadeleyi desteklemek için neler yapabilir?
– Erol Engel: Odeon Pergamon, bölgedeki sanat ve çevre mücadelesine kattıklarıyla önemli bir platforma dönüştü. Onu sadece bir mekân olarak değil, yaşayan ve üreten bir organizma olarak görüyorum. Odeon, mücadelenin yalnızca destekçisi değil, doğrudan bir parçasıdır. Ayrıca, kendini ifade etmek isteyen sanatçılara ve topluluklara her zaman kapılarını açık tutan bir kolektif.
– Odeon Pergamon’un kültür ve sanatla ilişkisini tek bir cümleyle özetlemeniz gerekse, ne söylerdiniz?
– Erol Engel: Bana göre Odeon, dayatılan sınırların ötesinde nefes alabildiğimiz, başka bir dünyanın mümkün olduğunu hissettiren bir alan. Antik Pergamon’un yaratıcı ve üretken ruhunu günümüze taşıyan, mücadeleyi sanatla buluşturan bir köprü.
– Dayanışma ve kapsayıcılık temelinde şekillenen yapınızın bölge halkına nasıl bir değer kattığını düşünüyorsunuz?
– Yücel Tunca: Dayanışma kültürünün iyi örneklerinden biri olduğunu düşünüyorum Odeon’un. Bu şekilde düşünen tek kişi de ben değilim: Odeon ile ilişkilenen hemen herkes bu dayanışma halini bir değer olarak benimseyip, bunu koruma konusunda kararlılık gösteriyor. Yaşadığımız dünyanın hepimizi boğan mülkiyete dayalı sistemine karşı Odeon’da yatayda buluşuyoruz; işverenimiz, yöneticimiz, müdürümüz yok. Sesimizin, sözümüzün tonuna bizden başka karar veren yok. Bütün bunlar da doğal olarak Odeon izleyicileri, takipçileri için kapsayıcı bir ortam sağlıyor. Dayanışmacı ve kapsayıcı bir ortamda üretilen ve paylaşılan sanatın samimiyeti hepimiz için çok anlamlı. Türkiye’nin ve dünyanın başka noktalarında da örnekleri olan bu deneyimin aslında Bergama’da ve diğer yerlerde daha da yaygınlaşması gerekiyor. İçine düştüğümüz büyük girdaptan ancak ilkeli bir kapsayıcılık ve güçlü bir dayanışma ile çıkabiliriz.
– Nesrin, Midilli’de yaşıyor olmana rağmen Odeon Pergamon ile olan bağını sürdürüyor ve projelere katkıda bulunuyorsun. Uzaktan bu süreci nasıl yürütüyorsun? Karşılaştığın zorluklar neler ve bunlara nasıl çözümler üretiyorsun? Aynı zamanda, uzaktan destek veren biri olarak Odeon Pergamon’un kolektif yapısına nasıl katkıda bulunuyorsun? Sence uzaktan katılım, bu dayanışmacı yapıya nasıl bir değer katıyor?
– Nesrin Ermiş: Nerede olursam olayım Bergama ile bağım hep canlı ve bu bağ beni besliyor. Odeon Pergamon da bu bağların en güçlülerinden biri. Fiziksel olarak her zaman katkı sunamasam da birlikte düşünmek, üretmek, dayanışmayı hissetmek ve heyecanlanmak için mesafeler engel değil. Üstelik Odeon Pergamon’daki bir etkinlik ya da çalışma için Bergama’ya gelmek her zaman büyük bir keyif.
– Midilli’deki yaşam deneyiminiz, kültür-sanat anlayışınıza nasıl bir perspektif kazandırdı? Bu deneyiminizi Odeon Pergamon’a nasıl yansıtıyorsunuz?
– Nesrin Ermiş: Midilli’deki yaşamım da kültür-sanat üretimleri ile iç içe. Farklı deneyimler ve yaklaşımlar ile yeni şeyler öğreniyorum. Burada içinde bulunduğum her yeni kültür-sanat üretimine Bergama’yı da dâhil etme fikri hep var. Çevremdekilere Odeon Pergamon’da birlikte üretmek, paylaşmak ve öğrenmek için herkese açık bir alan sunduğunu anlatıyorum. Örneğin, Odeon Pergamon’un bileşeni olan Ne Yerde Ne Gökte Derneği’nin İlmek ve Düğümler Arasında Kültürel Etkileşimler Bergama-Lesvos organizasyonu kapsamında Bergamalı halı ustası Birsen Cemile Gürel ile Midilli doğumlu dokuma araştırmacısı ve sanatçısı Argyris Chatzimalis’i bir araya getirdik. İkili, 1-2 Eylül 2022’de Bergama’da ve 22-25 Temmuz 2024’te Midilli’de buluşarak dokuma deneyimlerini paylaştılar.
– Midilli ve Bergama arasında kültürel bir bağ kurulması mümkün mü? İki şehir arasında bir sanat-kültür köprüsü oluşturmak için Odeon Pergamon’un nasıl bir rol oynayabileceğini düşünüyorsunuz?
Midilli ile Bergama kardeş şehirler. Midilli ve Bergama arasında her zaman bir kültürel bir bağ var, sadece güçlendirilmesi gerekiyor. 2010-2020 tarihleri arasında Bergama Belediyesi’nin çalışmaları ile bu bağ çok güçlüydü. Bergama kermeslerine gelen müzik ve halk dansları grupları, çocuk şenliklerine gelen çocuk grupları, fotoğraf üzerinden yapılan işbirlikleri, farklı disiplinlerden sanatçılar, üreticiler ve hatta araştırmacılarla birlikte çok sayıda etkinlik düzenlendi.
Ayrıca 2021 yılından beri, Lesvos Adası’nda 25 yıldır çalışmalarını sürdüren Siniparksi -Ege’de Birlikte Var Olma ve İletişim Derneği’nin aktif üyesiyim. Ege Denizi’nin iki yakasında iletişimi, birlikteliği ve dayanışmayı kapsayan çok çeşitli çalışmalar sürdürüyoruz. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Odeon Pergamon’un açılışını Siniparksi’den dostlarımızla birlikte yaptık. Odeon Pergamon ile Siniparksi’nin organik bir bağı var. Siniparksi’nin birçok etkinliğine Odeon Pergamon’dan arkadaşlarımız katılıyor ve bu iki şehir arasındaki bağı güçlendirmek için birlikte düşünmeye devam ediyoruz.
– Önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığınız etkinlikler veya projeler hakkında bilgi verebilir misiniz?
– Yücel Tunca: 2025 yılı hareketli geçecek. Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi olarak fotoğrafçılar ile yaptığımız Periskop Konuşmaları etkinlikleri kış ve bahar aylarında devam edecek. Türkiye’de “antroposen çağ” hakkında yapılmış en kapsamlı belgesel fotoğraf çalışmasının sergisini Odeon’a getireceğiz. Kış boyunca sürdürdüğümüz “Fellini Kışı” etkinlik serisinin devamı olarak bu kez bir yönetmen sinemasına değil de bir ülke sinemasına yöneleceğiz ve “Fransız Baharı” diyerek Fransız sinemasının yapı taşlarını oluşturan filmleri izleyip, tartışacağız. Bu yıl da 8 Mart ve 1 Mayıs özelinde etkinlerimiz olacak. Çocuklarla drama ve tiyatro çalışmaları devam ediyor. Bir çocuk tiyatrosu kuruluşuna doğru evriliyor arkadaşlarımızın çalışmaları. Tiyatro oyunları için de alternatif bir sahne oldu Odeon Pergamon. Sadece Bergama Tiyatro Festivali döneminde değil, diğer zamanlarda da Odeon’da oyunlar sahneleniyor, yeni yeni talepler geliyor. Ayrıca olgunlaşma aşamasında olan bir takım heyecan verici fikirler var. Süreçte bu fikirler de dikkate değer sanatsal, kültürel çıktılar oluşturacak ve Odeon’da paylaşıma açılacak.