Tekstil atığından tuğla, plastikten ayakkabı ve ceket ile dünyayı kurtarabilir miyiz?

Merakta bırakmadan söyleyelim, başlıktaki sorunun yanıtı ne yazık ki hayır. Öyleyse ikinci soru geliyor, bu girişimlerden geri mi duracağız?

Bir yanda sürekli tüketin diyen sosyal medya ve kapitalist şirketler, bir yanda dünyanın kaynakları tükeniyor, fazla üretim ve fazla tüketim bizi yok edecek diyen bir azınlık, bir yanda da 1 milyarı aşkın aşırı yoksul insan var bu dünyada. Doğal ve sağlıklı gıdaya ulaşmak artık kolay değil ama son moda giysiler bir tık uzağımızda, mağazaya gitmeden birkaç gün içinde kargoyla evimize geliyor. Önceden yılda birkaç kez düzenlenen defileler ile Batılı moda tasarımlarının çakmaları belki bir yıl sonra semt pazarlarına düşerken artık bilmem neredeki defilede boy gösteren bir kıyafet, dünyanın uzak bir köşesinde yetiştirilen pamuk ya da başka malzemeden elde edilmiş ip ve kumaşla, genelde Asya’da çok düşük ücretli işçiler tarafından dikilerek ve hava kargolarıyla dünyanın pek çok yerine dağıtılıp birkaç hafta içinde bize ulaşabiliyor. Çünkü her şey çok hızlandı.

Herkesin elinde akıllı telefon, beğendiği influencer’in üzerinde gördüğü kıyafete (kendi üzerinde aynı şekilde durmayacağını bile bile) sahip olmak istiyor. Kitlelerin sahip olma dürtüsü belki de hiçbir dönemde bu kadar yoğun yaşanmamıştı. On yıldan fazla zaman önce Serdar Kuzuloğlu “internet fakirin eğlencesi” olacak demişti, gerçekten öyle oldu. Hayatı internette yaşar hale geldik. Bize her gösterileni tüketmeyi arzuluyoruz. İzlediğimiz lüks yaşamlara ulaşmak hayal ama en azından beğendiğimiz kıyafetleri ve aksesuarları alabiliriz. Çünkü teknoloji ve seri üretim sayesinde 20-30 yıl öncesine göre daha ucuza mal ediliyorlar ve daha ucuza satılıyorlar. Daha az kaliteliler ama giderek daha kolay üretilip insanlarca daha kolay elde edildikleri için sürekli çeşitleniyor ve hemen herkese hızla ulaşıyorlar.

Konfeksiyon ve hazır giyimdeki ilerlemelerle, 80’lerden bu yana yeni bir kıyafet için bayramın gelmesini beklemiyoruz. Hatta çok beğendiğimiz bir şeyin farklı renklerinden de hemen alabiliyoruz. Satın aldıklarımızı sürekli kullanıyor muyuz, çoğunlukla hayır. Dolaplar dolup taşıyor, ara ara boşaltıp yenileriyle dolduruyoruz. Kıyafet toplama kutuları, STK’ların veya belediyelerin ikinci el dükkanları, yerel mezat ve pazarlar (iyi ki varlar), internet üzerinden ikinci el satış siteleri, ülkedeki doğal afetler sonrası toplu bağışlar ile belli ölçüde eşyaların bir kısmından kurtuluyoruz ama kısa sürede yenilerini alma dürtüsüne yenik düşüyoruz. Kuşkusuz sadece kıyafet değil tükettiğimiz her şeyin bedeli ağır. Bir yumurta için 135 litre, bir fincan kahve için 140 litre, bir hamburger ekmeği için 2400 litre, bir kot pantolon için ise 7500 litre su kullanılıyor. Aç gezecek halimiz yok ya da hayatın zorlukları içinde kahve gibi zevklerden kendimizi sürekli mahrum edemeyiz. Tüketicilerin büyük ölçekte alışveriş yapmayı bırakmasını beklemek de gerçekçi olmaz. Sonuçta milyarları nasıl ikna edeceğiz? Öte yandan bazı çözümler de var; yavaş moda, susuz boyama, atıkların hammadde olarak kullanılması ve yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi gibi daha sürdürülebilir üretim yöntemlerinin geliştirilmesi için daha fazla çalışma. Doğrudan kendimiz çalışmasak da bu yöndeki çabaları desteklemeli, yönetimlerde bu konulara ağırlık verenleri seçmeli, çevremizdekilere bu fikirleri aşılamalıyız elbette.

Yavaş Moda ve Hızlı Moda

Şu an piyasada bildiğimiz markalar hızlı modanın (fast fashion) temsilcileri. Dünyanın farklı yerlerinde üretilen hammaddeler (doğal veya sentetik), çoğu Batılı ülkede tasarlanıp genelde Asya’da dikilip hızla gelişen lojistik sektörü ile oradan oraya taşınıyor, satışa sunuluyor ve sonra çoğu kısa sürede imha ediliyor. Ürünün kaliteli olmadığından çabuk eskimesi değil, marka değeri düşmesin diye satılmayan fazla ürünlerin hızla yok edilmesi söz konusu. Her saniye bir çöp kamyonu kıyafet yakılıyor veya çöpe atılıyor, hem de başka ülkelerdeki çöplüklere…

Bu modanın alternatifi ise geçmiş dönemlerde olduğu gibi doğal malzemeyle, doğal boyalarla, üreticisinin emeğinin karşılığını aldığı fiyatta sattığı, modası geçmeyen kaliteli ürünlerin yerel düzeyde üretilip tüketilmesi, üretim ve tüketim sonrası dünyayı kirletmeyen yavaş moda (slow fashion). Ne yazık ki günümüzde yavaş modanın çok şansı yok, bu konuda çalışan tasarımcılar, küçük işletmeler var ama hiçbir zaman hızlı modanın takipçilerini cezbedemeyecekler. Çünkü çoğunluk hızlı dünyanın albenisinden vazgeçemiyor ve piyasaya sunulan her şeyi tüketmek istiyor. Yavaş modayı yaygınlaştırmak kolay değil, o zaman hızlı modanın ürettikleriyle daha ekolojik çözümler de arayabiliriz.

Son yıllarda sıkça karşılaştığımız “sürdürülebilirlik” kapsamında, atık malzemeleri alıp onlara bir amaç vererek daha kullanışlı bir şeye dönüştürmek yani ileri dönüşüm konusunda büyüyen bir eğilim var. Bu özellikle moda, giyim ve diğer tekstil ürünlerinde yaygınlaşıyor çünkü bunlar büyük miktarlarda atık üretiyor, çeşitli kirlilik türlerine sebep oluyor ve korkunç çalışma koşullarına bağlı olmalarıyla kötü bir üne sahip. Daha fazla atık ve kirliliğin oluşmasını önlemek için, malzemelerin ileri dönüştürülmesi, sıradan insanların çevreye yardım edebileceği en iyi yollardan biri. Madem dünyayı tüketiyoruz ve tüketirken suyumuzu azaltıyor, karbon ayak izimizi artırıyor, çevreyi kirletiyoruz, bari o zaman ilerim dönüşüm ürünlerle biraz günahlarımızı azaltabiliriz. Gelin bir iki örneğe yakından bakalım.

FabBRICK

Fransız mimar Clarisse Merlet yüksek lisans derecesi aldıktan sonra klasik bir mimarlık şirketine girip orada yükselmek yerine yeşil bina ve ekolojik yapı üzerine bir girişimde bulunmayı tercih eder. 2019’da geri dönüştürülmüş kumaştan üretilmiş yeni bir yapı malzemesi geliştirir ve FabBRICK markasını yaratır.

Avrupa’da her yıl yaklaşık 4 milyon ton ve ABD’de 17 milyon ton tekstil atığı ortaya çıkıyor. Clarisse Merlet de moda endüstrisi tarafından her yıl üretilen tonlarca tekstil atığından yararlanmak istiyor. Doğal işlenmemiş malzemelere olan talebi azaltmak ve halihazırda çıkarılmış olan kaynakları kullanarak yeni inşaat malzemeleri için pazara bir alternatif sunmayı hedefliyor. Sonunda tekstil atıklarından ekolojik, dayanıklı ve estetik bir tuğla geliştiriyor.

Geri dönüştürülmüş kumaştan ve ekolojik yapıştırıcıdan yapılmış, ateşe ve neme dayanıklı, ayrıca ısıya, soğuğa ve hatta sese karşı yalıtkan özelliği olan bir tuğla. FabBRICK bina yapımı için henüz kullanılabilir bir malzeme değil. Clarisse bunun üzerinde çalışılıyor ve gelecekte yapılabileceğini umuyor. İç mekân için bölme duvarlar, dekoratif eşyalar ve mobilya yapımında kullanılan kumaştan üretilen bu tuğlalar, geleneksel tuğlalara göre daha hafif, bu da taşıma ve montaj kolaylığı sağlıyor.

Günümüzde tekstillerin geri dönüştürülmesinde asıl zorluk, farklı malzemelerin bir arada karıştırılamamasından kaynaklanıyor. Geri dönüşüm şirketleri genellikle sadece pamuk veya sadece polyesteri alıyor. Ayrıca giysilerin tüm sert kısımlarının çıkarılması gerekiyor. Aksesuarlar, örneğin düğmeler, fermuarlar geri dönüşüm makinelerinden geçemiyor. Clarisse ise çok sayıda malzemeyle, mümkün olan her kaynağı kullanarak israfı azaltmak istiyor. Bunun için her tür kumaşın kullanıldığı bir işlem icat etmiş. Böylece pamuğu, polyesteri, diğer sentetik unsurları karıştırıyor, giysinin tamamını öğütücüye koyabiliyor. Önceden sökmeye bazı malzemeleri çıkarmaya gerek kalmadan tuğlalarını yapıyor. Düğmeler ve başka aksesuarları çıkarmadan her şeyi kullanıyor ve sıfır atık yaratıyor.

FabBRICK gelecekte, tekstil atığı üreten her bölge veya ülkede bir fabrika kurmayı ve böylece dünya çapında tekstil endüstrilerinin ürettiği önemli miktardaki karbondioksitin azaltılmasına katkıda bulunmayı hedefliyor.

İleri dönüşüm ile modaya yön vermek isteyenler

Dünya hızlı modadan vazgeçemeyecekse geleceğin modasına ileri dönüşüm ile yön vermek mümkün olabilir mi? Belki de… İspanya merkezli Ecoalf (ecoalf.com), okyanuslardaki alglerden ve geri dönüştürülmüş plastikten ayakkabılar üretiyor. 2009’da kurduğu Ecoalf için Javier Goyeneche şöyle diyor: “Gerçek anlamda sürdürülebilir bir moda markası yaratmak istiyordum ve yapılacak en sürdürülebilir şeyin, gezegenin doğal kaynaklarını gelecek nesillere de kalması için dikkatsizce kullanmayı bırakmak olduğunu düşündüm.” Ecoalf 33 limandan okyanus plastiklerini topluyor ve bu atıkları ayakkabı, kıyafet ve çantaya dönüştürüyor.

ABD merkezli spor giyim markası Patagonia (patagonia.com), 1993 yılından bu yana geri dönüştürülmüş plastik şişelerden polyester kullanarak ceketler üretiyor. Patagonya ayrıca alışveriş yapanları yalnızca ihtiyaç duydukları şeyleri satın almaya teşvik ediyor ve eski eşyaları onarıp geri dönüştürüyor. Şirket gelirinin %1’ini dünyayı ve çevreyi korumak için çalışan STK’lara bağışlıyor, kendisi de çeşitli çevre kampanyaları yürütüyor.

Birleşik Krallık’ta Elvis&Kresse (elvisandkresse.com) ise 2005’ten beri atık yangın hortumları, deriler, kahve çuvalları, çay poşetleri, ayakkabı kutularından çantalar ve çeşitli aksesuarlar üretiyor. Şirket 10 yılı aşkın süredir Londra’daki yangın hortumlarının hiçbirinin çöpe gitmediğini ve 300 tondan fazla malzemenin geri kazanıldığını söylüyor.

Sadece hazır giyim sektörünün değil, moda tasarımcılarının da ileri dönüşüme ilgisi artmaya başladı. Örneğin Hong Konglu modacı Kevin Germanier, kendi adıyla kurduğu şirketinde (kevingermanier.com) çöpe atılan boncuklu, işlemeli, kumaş ve malzemelerden çeşitli giysiler ve aksesuarlar tasarlıyor. Germanier markası Lady Gaga, Taylor Swift, Björk gibi birçok uluslararası ünlü tarafından tercih ediliyor.

Atık malzemeleri kullanarak ileri dönüşümü önemseyen sanatçılar, şirketler, topluluklar giderek çoğalıyor ve bunlar bir nebze dünyanın geleceği için bizlere umut veriyor. Bu yazının başlığındaki sorunun cevabı, başta söylediğimiz gibi, ne yazık ki evet değil. Küresel iklim krizinin etkilerini her geçen sene daha fazla hissediyoruz. Tek başına ne yapabilirim ki demek yerine gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Suyu dikkatli kullanmak, sürekli fosil yakıt tüketmemek (örneğin tek başına araç kullanmak yerine daha fazla toplu taşımaya binmek), geri ve ileri dönüşümü önemsemek, uygulamak ve hepsinden önemlisi bu konulara kendilerini adamış kişi, grup, topluluk ve siyasileri desteklemek hepimizin yapabileceği iyi şeylerden bazıları.

 

KAYNAKLAR:

– Rob Hengeveld, Atık Küre, T. İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, 2019.

www.fab-brick.com

https://www.euronews.com/culture/2023/09/04/meet-the-french-eco-chic-architect-crafting-fashionable-bricks

https://www.unep.org/news-and-stories/story/putting-brakes-fast-fashion

https://www.lacuisineinternational.com/en/blog/innovation/fabbrick-the-bricks-that-revolutionize-architecture/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir