İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Orhanlı Köyü sakinleri mahkemenin üç alanda JES ruhsatını iptal etmesini köy meydanında zeybeklerin halk oyunları gösterisiyle ve keşkek dağıtarak kutladı.
İzmir Seferihisar’da bulunan Orhanlı Köyü, bölgede hayata geçirilmesi planlanan jeotermal enerji santrali (JES) projeleri, jeotermal sondaj kuyuları ile yardımcı kaynak olarak rüzgâr enerji santrali (RES) ve güneş enerji santrali (GES) projeleriyle 2 yılı aşkın süredir yaşam alanlarını korumak için hukuki olarak mücadele ediyor. 2107, 2150 ve 1586 no’lu jeotermal işletme ve ruhsat alanlarına karşı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZSU’nun davacı, Doğa Derneği ve Orhanlı Köyü Derneği’nin müdahil olduğu davalarda mahkeme üç alanın ruhsatını iptal etti.
‘’Bugün kutlamamız var’’
Orhanlı Köyü sakinlerinin halk oyunları gösterisiyle ve keşkek dağıtarak kutladığı iptal kararını, Orhanlı Köyü Derneği’nden Galip Ener, “Bugün kutlamamız var. İki buçuk yıldır jeotermalle mücadelemiz sürüyordu. İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı İZSU’nun açtığı davalar sonuçlandı ve bugün de üçüncü alanın ruhsatının iptal edildiğini öğrendik. Uzun zamandır verdiğimiz mücadelenin bugün sonucunu aldık. Biz burada yaşayan insanlar olarak zeytincilikle, hayvancılıkla geçimimizi sağlıyoruz ve binlerce yıldır burada değişmeyen tek şey zeytin ağaçları. İnsanlar geldi, gitti ama zeytin ağaçları burada yaşıyor. Bu ağaçlar, bu çeşitlilik hep vardı ve biz de bu var olan güzelliği korumak için çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.” sözleriyle değerlendirdi.
“Ekonomik olarak da ekolojik olarak da doğru değil”
Uzun yıllardır Orhanlı Köyü’nde çalışmalarını sürdüren Doğa Derneği’nden Dicle Tuba Kılıç ise “Bu mücadele sadece zeytinin mücadelesi değil, aynı zamanda bu zeytinde yuva kuran karatavuğun, zeytinlerin altında yaşayabilen orkidelerin mücadelesi. Biz burada doğanın sesi olmaya ve doğanın kazanması için insanın ve sincabın ayrı tutulmadığı bir mücadele içerisinde yer aldık ve büyük ölçüde kazandık.” dedi. Kılıç ayrıca Orhanlı’da yıllardır devam eden jeotermal mücadelesini “Burada temel mesele jeotermal enerjiye karşı çıkmak değil. Temel mesel, üretilmek istenen enerjinin nasıl ve nerede planlandığı. Hem içme suyu havzasının içerisinde hem binlerce yıllık kadim üretimlerin devam ettiği ve ekonomik olarak kendini döndürmenin ötesine geçmiş, ülkenin en önemli zeytin ve zeytinyağı ithalatını besleyen bir vadinin içerisine herhangi bir enerji projesinin yapılması ekonomik olarak da ekolojik olarak da doğru değil.” sözleriyle ifade etti.
İklim değişikliğinin konuşulduğu böylesi bir ortamda zeytinler, dağ, taş yağmur beklerken Akdeniz’e kıyı olan İzmir gibi bir şehirde yirmi dört saat kaynar su buharının salınacağı bir enerji projesinin doğa dostu olamayacağını vurgulayan Kılıç, Türkiye’nin başka yerlerinde benzer tehditlere karşı süren mücadelelerin başarısı için deneyimlerini paylaşmaya ve destek olmaya hazır olduklarını sözlerine ekledi.
İzmir’in Zeytin Ormanları JES Projelerinin Tehdidi Altında
Hayata geçirilmesi halinde İzmir Yarımadası’na özgü erkence türü zeytinlerden oluşan zeytin ormanlarına büyük zarar verecek olan jeotermal enerji santrali projeleri, hem bu yörede geçimini sağlayan insanları hem de bu ormanlarda yaşamını sürdürmekte olan pek çok canlıyı tehdit ediyor. Yüzlerce nadir bitki, kuş ve memeli türünün yaşadığı yöre, Türkiye’nin biyolojik çeşitlilik açısından en değerli 312 Önemli Doğa Alanı’ndan birisi olan Kızıldağ Önemli Doğa Alanı (ÖDA) içerisinde yer alıyor.
Orhanlı Köyü bu tehdide karşı örnek bir mücadele verdi. Ancak İzmir ve Ege’nin büyük bir bölümünde JES tehdidi devam ediyor.
Bir cevap yazın