Her ne kadar doğal yaşamak için teknolojiyle ilişkimizi kontrollü, mesafeli tutmaya çalışsak da onun bize sağladığı faydadan da yararlanmadan edemiyoruz. Peki, genelde erkeğin öznesi olduğu teknolojiye, kadınlar üstelik anne olan kadınlar el atsa ne olurdu? Türkiye’den iki anne kadın ‘teknolojik anneler’ ismiyle yaklaşık 11 yıldır teknolojinin her alanından özellikle kadınların hayatlarını kolaylaştırmak ve güçlendirmek için, onların da teknolojik aletleri kullanabilmeleri için yazılar yazıyor, eğitimler veriyor, videolar çekiyor. İpek Süer ve Derya Divrikli. Biz Derya’yı İzmir’de hatta Seferihisar’da bulduk ve onunla nasıl teknolojik anneler olduklarının hikayesini konuştuk.
-Teknolojik anneler duyar duymaz insanın ilgisini çeken bir isim. Kim bu teknolojik anneler ve nasıl ortaya çıktı?
– Derya Divrikli: Aslında iki ortağız biz Derya ve İpek. Tamamen tesadüf aslında. Anne olduktan sonra yani 2010’lu yıllarda ikimizin de hayatında teknoloji bir uzmanlık alanı olarak yokken başladık. O dönemlerde çevremizde bloglar yaygındı. Biz de blog yazardık. Çevremizdeki blog yazan anneler de türlü sorunlarını bize soruyorlardı. İpek’le düşündük ki bu işi biraz daha geliştirip çevremizdeki kadınlardan öteye taşıyalım. Yani daha oturmuş bir şey yapalım ve daha çok kadına ulaşalım ve hayatlarını kolaylaştıralım. Çünkü bebek-çocuk bakımıyla ilgili birçok görev annelere yıkılmış. Teknoloji de annelerin pek çok işini kolay yapabilmeleri için önemli. Sadece sosyal medya değil, uygulama kullanmaktan alışveriş yapmaya, ne bileyim hafta sonu sinema bileti alma işini halletmeye… Bir sürü işi daha kolay, daha az zaman harcayarak yapmayı olanak tanıyan bir şey teknoloji. Biz de öncelikle annelerin bu ihtiyacını karşılamaya dönük çözüme odaklandık.
Bir de teknoloji yeni bir şey olduğu için yeni olan pek çok şey gibi kullanılması korkutucu geliyor herkese. Ebeveynlere de çocukların teknolojiyle ilişkisi korkutucu geliyordu. Özellikle son yıllarda çocukların ekran karşısında daha uzun durmaları, tablet ve cep telefonu benzeri aygıtlarla oyun oynamaları ebeveynlerin onlara kılavuzluk edebilme rollerini de budayan bir etki yaratıyor. Ebeveynler yasakçı bir tavırla çocuklarını teknolojiden korumaya çalışırken farkında olarak ya da olmayarak onlar üzerinde başka türlü bir baskı aracı oluşturuyorlar. İşte biz de İpek’le hem annelerin günlük hayatlarını kolaylaştırmak için hem de çocuklarına yasak koymadan onlara iyicil yöntemlerle kılavuzluk edebilmeleri için ‘teknolojik anneler’ olmaya karar verdik. Başka bir deyişle hem ebeveynlere hem de çocuklarına iyi gelecek, oyunları, uygulamaları tanıtmak istedik.
Örneğin teknoloji lansmanlarına giden bir sürü teknoloji yazarı vardı. Biz de yeni çıkan telefon modeli lansmana gittiğimizde şu soruyu soruyorduk örneğin; bunu ne kadar yüksekten ve ne kadar sert atarsak kırılabilir? Çünkü evde çocuk bunu ya yere ya da suyun içine atacak. Anne gözüyle bakıyorduk yani. 2013 yılında başladık. Yani siteyi kurduk, yazılar yazmaya başladık, sosyal medyadan duyurmaya başladık. Aslında epey olmuş yani değil mi? Neredeyse on yıl olacak seneye.
Tüm bunları yaparken Gezi zamanı Twitter’ın yasaklanması sırasında yasaklı Twitter’a girmenin yöntemini de duyurduk. O yazı hala bizim bloğumuzda ve en çok okunan yazılarımızdan bir tanesi.
– Peki nasıl tepkiler aldınız ilk çıktığınızda, yol almaya başladığınızda.
– Kadınlarla çok dalga geçiliyor, biliyorsun. Kadınlar anlamaz, yapamaz, futbolda ofsaytı bilmez, aracı park edemez, teknoloji kullanamaz. Liste uzar da uzar. Anneler, kadınlar çekinmeden, korkmadan soru sorabilsinler istedik. Ve öyle de oldu. Çok olumlu geri dönüşler aldık. Takipçilerimiz o kadar hızlı arttı ki Facebook’un Avrupa sorumluları bizimle iletişime geçtiler. Online görüşme yaptılar. Hani Türkiye gibi bir Orta Doğu ülkesinde kapalı bir grupta kadınlar ne yapıyorsunuz teknoloji üzerine diye. Kurumsal bir şirket değilsiniz, bu alandan, bu sektörden birileri değilsiniz. Ne yapıyorsunuz siz? diye. Sayfamızdaki hareketlilikten ve hızlı büyümeden ötürü neler oluyor diye bizimle iletişime geçtiler yani.
Sonra Apple’dan ulaştılar ve dediler ki; biz şirket olarak kapsayıcı hareket etmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla da çalışan seçerken cinsiyeti, cinsel yönelimi, eğitimi vs. konularda dezavantajlı gruplardan alım yapmak istiyoruz. Türkiye ayağında sizin gibi bir platformun bize bu konuda destek olacağını düşünüyoruz, dediler. Dezavantajlı gruplara bizim ilanlarımızı düzenli olarak ulaştırır mısınız? dediler mesela. Hem Türkiye’nin hem dünyanın birçok yerinden bu türden iş birlikleri yaptık.
– Bu işbirliklerinde seçici oldunuz mu?
– Her zaman. Biz hiçbir zaman Nutella, cips bilmem ne reklamı, tanıtımı almadık mesela. Yani işin dışında para kazanalım da burayı geliştirelim diye yaptığımız iş birlikleri oldu ama çalışmamızı olumsuz etkileyecek şeylere girmedik.
Örneğin bize kitap tanıtımları için yazı gönderirler. Bazen çok beğeniriz ve paylaşırız. O bir iş birliği değildir. Bunu bütçeli yapmayız. Ama bazen de planlı şekilde bazı ürünleri tanıtırız ve bunu da söyleriz bu böyle bir iş birliği diye. Bu türden şeylerde çok seçici davrandık mesela.
-Pandeminin en zorlu olan ilk yılında güzel bir iş yaptınız. ‘Dayanışma Ekranı’. Hangi ihtiyaca dönük bir projeydi bu?
– Az önce söylediğim gibi bize yazan, soru soran kadınların gündemi belirliyor bizim gündemimizi de. Sosyal medyaya bakıyoruz, basını takip ediyoruz, araştırmalara bakıyoruz, bir sürü uzman takip ediyoruz ve hep bütün istatistikler gösteriyor ki bu süreçte en çok kadınlar etkilendi. Yani dezavantajlı gruplar vardır, onlarca sayabiliriz. Bedensel engelliden tutun da ırkı, dini sebebiyle türlü sebeplerle dezavantajlı olan grupların hepsini düşünün. O grupların içinde de kadınların erkeklere göre daha çok zarar gördüğünü, pandemi sürecini daha kötü geçirdiğini biliyoruz. Dolayısıyla dünyaya bakarak söyleyebiliriz ki ekonomik sınıfı, yaşı, dini, ırkı ne olursa olsun herkes pandemide zorlandı. Kadınlar daha da… Çünkü bakıyorsunuz mesela normalde karı koca aynı işte çalışıyorlar. İkisi de diyelim ki mühendis, ikisi de aynı maaşı alıyorlar ki genelde böyle olmaz biliyorsunuz, maaşta da kadın-erkek eşitsizliği vardır, adaletsizlik vardır. Ama diyelim ki eşit ücret alıyorlar. İkisi pandemide eve girdiğinde adam evinde o işi online sürdürmeye devam ederken, kadın hem online’da işini yapmaya devam etti, hem de çocuğun okulunu, bakımını, evin temizliğini, akşam yemeğini, öğlen yemeğini, yapmaya devam etti.
Bir kere şiddet çok arttı. Yani zaten eşlerine şiddet gösteren ya da göstermeye meyilli olan bir sürü erkek, yedi yirmi dört sürekli kadınlarla aynı evde olduğunda her tür sinirini kadın ve çocuklara şiddet göstererek çıkardı.
Öte yandan kadınlar spor yapmaya, kendine vakit ayırmaya, kendini dinlemeye vakit bulamamaya başladılar. Bir yandan sağlıklı beslenmek gerekiyor ama bir yandan da onca işin içinde sürekli yemek yapmaya vakit olmuyor. Ekonomik olarak çok zorlanmaya başladılar. Bunları düşünürken 40 tane başlık çıkarttık ortaya. Kimsenin de çok uzun uzun izlemeye, okumaya vakti olmadığı için hap bilgi halinde ne yapabiliriz, ona baktık. İki buçukla yedi dakika arasında 40 tane video çektik konunun uzmanlarıyla. Şiddet gördüğünüzde ne yapmalısınız, nerelere başvurmalısınız, mutfakta yemek yaparken bedeninizi rahatlatabileceğiniz on beş tane hareket, beş dakikada yapabileceğiniz sağlıklı yemek önerileri, çocuğunuzla yaşadığınız ekran krizini çözmek için en hızlı ne yapabilirsiniz… Bunlarla ilgili videolar yaptık. Çocuklarıyla da girebilecekleri, tüketime değil üretime yönelik bir şeyler yapabilecekleri siteler önerdik. Madem o kadar ekran başındayız, temel güvenliği nasıl sağlayacağız diye bir video çektik. Türkiye’nin her yerinden çok iyi geri dönüşler aldık.
– Hangi kesimden kadınlar daha çok ilgi gösterdi?
– Aslında gözlemlerimize göre en yoğunluklu kitlemiz beyaz yakalı kadınlar. Çalışmıyor bile olsa bir üniversite bitirmiş, sosyal medyaya bolca vakit ayırabilen, çocuğuyla ilgili ebeveynlikle ilgili kafa yoran, araştıran kadınlar. Ama onun dışında mesela Güneydoğu’dan yaşlı bir kadından da teşekkür mesajı alıyoruz. Çünkü orada dershaneye gidemeyecek çocuğu, bizim bir yazımız sayesinde ücretsiz ders çalışabileceği bir siteye ulaşmış. Ülkenin başka bir yerinden bir takipçimiz uzmanlarla hazırladığımız videolarda verilen iletişim numaralarıyla irtibata geçerek güvenli bir boşanma sağlayabilmiş gibi…
– Teknolojiyle ilgili daha çok ne tür bilgiler kadınların ilgisini çekiyor?
– Her tür bilgi. Örneğin bizim en çok okunan yazılarımızdan biri DM nedir? Oysa en çok kullanılan ve bilindiği varsayılan kelimelerden biri: Direckt Message. Hiç buna dair düşünmemişken, “bunu DM’de konuşalım” diye gören bir kadın “Bu ne demek?” diye kalıyor. Sormaya da çekiniyor. Çünkü çok rahat, herkesin bildiği bir şey gibi konuşuluyor. Google’a yazıyor. En çok okunan yazılarımızdan birisinin DM olması çok tatlı…
Ya da ne bileyim işte. Fotoğrafım storyde şöyle duruyor, nasıl kırpılır gibi. Çok gündelik, çok tatlı sorular da var, ama çok ihtiyaca dönük olan sorular da var. O zaman basitleştirmeye bile gerek kalmıyor. Sadece anlatıyorsun.
Sadece web sitemizde değil onun dışında da ücretli ve ücretsiz eğitimler yaptık. İhtiyacı olan kadınlar için Gaziantep, Malatya gezdik.
– Nasıldı katılımlar? Hangi kesimden kadınlar ilgi gösterdi eğitimlerinize?
– Bir tanesi İstanbul’da çok da kalabalık olmayan daha yoksul bir mahallenin dibinde bir AVM’deydi. Ve o mahallenin kadınları için bir şey yapmak istedik. Oraya yönelik bir şey hazırladık ve oraya sadece okuma yazmayı bilen kadınlar da geldi. Sadece çocuklarının internetle bağını anlayabilmek için. Yani at gözlüğüyle bakmayan, burada öğrenilecek bir şey var ve bu bize lazım diyen bütün kadınlar geliyor bu eğitimlere. Bağdat Caddesi’nde ücretli eğitimler de yaptık. Buna ayırabilecek parası olan kadınlar geldiler. Eğitimleri aldılar ve biz de onun ücretini başka bir ücretsiz eğitim yapabilmek için harcadık.
– Yaptıklarınız ödüllerle ve gördüğü ilgiyle karşılığını bulmuş.
– Çok ödül aldık. Microsoft ve KAGİDER işbirliğinde ödüller aldık. Vestel’den aldık. Teknolojinin kadın liderleri ödülü aldık. İzmir’de Köy Enstitüleri’nin yıldönümünde büyük bir etkinlik yapılmıştı, ona katıldık ve ödül aldık. Ayşe Arman’a konuk olduk. TED-X’e konuşmacı olarak davet edildik. Beyaz Şov’a çıktık. Epey ilgi gördük yani.
– Bundan sonra nasıl sürdürmeyi hedefliyorsunuz? Nasıl bir yol izleyeceksiniz?
– Hayallerimiz, arzularımız var tabii. Ama işte bayağı hayaller gerçekten. İpek’le ben de hırslı insanlar değiliz. Hani o markaya koşalım, burayla şunu yapalım falan hiç demedik. Biz hep inandık ki iyi işler, o iyi işleri anlayan insanları bulur. Dolayısıyla da varabileceği büyük potansiyele de ulaşır. Biz mümkün mertebe sürdürüp yapabildiğimiz projeleri, yapabildiğimiz işleri yapalım, yazabildiğimiz yazıyı yazalım istiyoruz.
– Yaptıklarınızın hayatınıza yansıması nasıl oldu peki?
– Kendi bir adıma şunu söyleyebilirim. Ben zaten çocukluğumdan beri bir şekilde hak temelli mücadelenin içinde doğmuş gibiyim. Alevi cemaatinde de aktif olan bir babanın kızı olarak çok genç yaştan itibaren adalet, eşitlik arayışı hep gündemimdeydi. Üniversitede öğrenci muhalefetin içinde bir yerde oldum. Sonra kadın çalışmalarımda yüksek lisans yaptım. Kadın hareketinin içinde oldum. Feminist Politika adında Türkiye kadın hareketi tarihinde önemli yeri olan bir dergiyi çıkarttık. Dolayısıyla ben hep kalbimi iyileştirecek yerlerde bulunmayı, kurumsal şirketlerde çalışmaya tercih ettim. O yüzden de teknolojik anneler neredeyse on yıldır bu konuda bana çok iyi geliyor. Beni çok iyileştiriyor. Orada yaptığımız işe gelen bir teşekkür de öyle…
Bir cevap yazın