Minimalizm ile ilgili bir videoda bir kadının bambu diş fırçasını göstererek kompost edilebilir demesiyle başladı her şey.
Minimalizm ve atıksız yaşamla ilgili birkaç videoda daha karşıma çıkınca bu kelimenin peşine düştüm: Kompost… Bitkisel ve hayvansal atıkların oksijenli veya oksijensiz ve nemli ortamda bozunarak gübreye dönüşmesi. Bu birçok yerde okuyabileceğiniz bir tanım. Benim içinse hayatımı tamamen değiştirmeme sebep olan muhteşem bir şey. Çöpe gönderdiğimiz gıda atıklarının aslında gübre yapılabileceğini öğrendiğim o ilk anı hiç unutamıyorum. O kadar heyecanlandım ki çocukça bir hevesle, işim bu olacak dedim, ben gıda atıklarını gübre yapacağım. Ama nasıl?
Nasılın peşinde gezerken solucan gübresi diye bir şey buldum. Minicik solucanlar tonlarca gübre yapıyordu ve insanlar bundan para bile kazanıyordu. Nerede yaparım, nasıl yaparım diye planlarken bu fikrimi en yakın arkadaşıma açtım. Nasıl heyecanla anlattıysam ikiletmeden teklifimi kabul etti ve ortaklaşa bu işe giriştik. İşyerimde sözleşmem dolmadan ilk mamamızı bile hazırladık. Türkiye’de ilk covid vakasının görülmesinden bir gün sonra solucanlarımız geldi ve biz üretime başladık.
Bizimkiler Eisenia fetida veya sıklıkla kırmızı Kaliforniya solucanı olarak bilinen gübre solucanları. Bir gübre yığınını karıştırdığınızda karşınıza çıkan kırmızı-kahverengimsi sevimli canlılar bunlardır. Kolay ürerler, açlıktan değil aşırı beslenmeden ölen, formlarına önem veren, karanlıkta kasalarının dışına çıktıkları için geceleri bize ışık açtırtan, elektriğin karbon ayak izinden bihaber canlılardır. Aşırı beslemezseniz ve kuru bırakmazsanız kolay kolay ölmezler. Dar bir alanda veya az besinle üremelerine izin verirseniz, gençlerin büyüyüp serpilmesini sağlamak için yaşlıları kendilerini bulundukları ortamdan atarak öldürür. O kadar da vefakârdırlar. Perhizlerinde narenciye, sarımsak, soğan gibi asidik gıdalar istemezler. Tezeğin yıkanmış, fermente olmuşunu yerler. Aşırı sıcak ve aşırı soğuktan hazzetmeseler ama sevdikleri havalarda çok çalışkandırlar.
Solucan gübresi üretmek biraz zahmetli ama oldukça keyifli bir iş. Önce solucanlara bir mama hazırlıyoruz. Büyükbaş hayvan çiftliklerinden seperatörden geçmiş yani yıkanmış ve sıkılmış olarak gelen tezeğe biyoatıkları ve kuru yaprak, boyasız karton gibi kahverengiler dediğimiz karbon içeriklileri katıyoruz. Belli aralıklarla sulayıp karıştırıyoruz. Birkaç ay sonra rengi koyulaşınca yani tamamen fermente olunca solucanları bu mamayla besliyoruz. En az 6 ay beslediğimiz solucanları oluşan solucan gübresinden ayırmak için solucan yataklarının üzerine delikli içi mama dolu kasalar yerleştiriyoruz. Solucanlar bu deliklerden mamaya çıkınca, solucan gübresini kuruması için düz zemine seriyoruz. Kuruması için birkaç ay karıştırıyoruz. Kuruyan gübreyi elekten geçirip paketliyoruz ve solucan gübreniz hazır, bitkilerinize afiyet olsun.
Solucan gübresi bir çeşit hayvan gübresi olsa da aslında kimyasal gübreye alternatif bir gübre.
C vitamini kapsülü içmektense, portakal yemek gibi. Bitkiler ihtiyaç duydukları elementlerin ihtiyaç duydukları kadarını kullanırlar. Kimyasal gübrelerin en büyük handikabı da bu sanırım. Bitkiye ihtiyacından çok daha fazla miktarda kimyasal gübre verdiğinizde -ki kimyasal gübreler bu şekilde uygulanıyor, bitki ihtiyacından fazlasını kullanmıyor ve bu kimyasallar toprağa ve sulara karışıyor. Musilaj diye sizi darlamayacağım yine ama toprağı suyu kirletiyor diye dertlendiğimiz o kimyasallar maalesef sadece fabrikalardan gelmiyor.
Ekolojik yaşama dönüşün popülerleştiği şu günlerde ekolojik alternatif diye kullandıklarımız aslında asılları. Yani bu gerçekte aslına dönüş. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, solucanlar zaten bitkinin ihtiyacı olan gübreyi üretiyorlardı. Bitkiler zaten yapraklarını ve meyvelerini dökerek kendilerine karbon ve azot sağlıyorlardı. Biz bu işi kimyasallarla yapmaya çalışıyoruz ve kendimiz dahil tüm tabiatı zehirliyoruz. Yani solucan gübresi kimyasalların alternatifi değil. Kimyasallar organik gübrelerin ölümcül çakmaları.
Solucan gübresinin diğer hayvan gübrelerinden farkı da solucanların gübrenin içinde gezerken saldıkları sölom sıvısı. Solucan gübresinin bitkinin kökünü güçlendiren, zararlılara ve hastalıklara karşı dayanıklı yapan kısmını oluşturan bu sölom sıvısı. Mamayı hazırlarken kullandığımız kahverengiler de bitkinin ihtiyacı olan karbonu sağlıyor.
Gübre yapan solucanlar, tezeğini veren büyükbaş hayvanlar ve atıkları parçalayan tek hücreliler ile kolektif bir şekilde, bir cesaret üreticiyi kimyasallardan vazgeçirmek, atıkları kıymetli bir ürüne dönüştürmek için vermikompost yapıyoruz. Çok da uzak olmayan bir geçmişte 9-5 çalışan, hatırı sayılır bir maaş alan, hafta sonları tatil olan bir beyaz yakalıydım ve şu an tonlarca tezek karıyorum. Çiftçiliğin henüz çok başındayım. Bahçeli bir evde, apartmanda, kırsalda veya şehirde yaşamanızın bir önemi yok. Sizlere “abilerim, ablalarım bu elimde görmüş olduğunuz gübreyi taçsız kral Pele de kullanıyor” diye gübreyi anlatmaktansa, siz de bir cesaret kendi kompostunuzu yapın, mutfaklarınızdan çıkan biyoatıkları ziyan edip kimyasal gübrelere koşmayın. Biyoatıkların organik olmayan atıklarla bir arada çürürken çok tehlikeli bir sera gazı olan metan gazının salınımına sebep olduğunu, kompost yapmayıp sürekli dışardan gübre satın almanın sürdürülebilir bir düzen olmadığını ve biyoatıkların çöp olmadığını lütfen unutmayın.
Bir cevap yazın