Doğanbey’de Seferihisar’ın termal kaynaklarını sağlık turizm açısından değerlendirecek bir termal tedavi ve kür merkezi yapma projesi somut bir aşamaya gelmiş görünüyor. 2004 yılında Seferihisar Kaymakamlığı ve Ege Üniversitesi’nin birlikte düzenlediği “Dünden Yarına Seferihisar Sempozyumu” için, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gözde Emekli tarafından hazırlanmış olan ve Seferihisar’ın bu bakımdan sahip olduğu potansiyeli inceleyen rapordan özet bir bölümü aşağıda sunduk. Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin’e projenin Seferihisar’a kazandıracaklarını, tarihçi Bilge Umar’a ise Karakoç Kaplıcalarının tarihini sorduk.
Jeotermal potansiyel açısından Ege bölgesinin önemli alanlarından birini Seferihisar jeotermal alanı oluşturmaktadır. Bölgede birçok sıcak su çıkışı bulunmakla beraber en önemlileri Tuzla Ilıcası (82°C), Cumalı Kaplıcası, Doğanbey Kaplıcası ve Karakoç Kaplıcasıdır.
Cumalı ve Tuzla sıcak su kaynaklarında ağırlıklı olarak denizel kökenli sular içerdiği, Doğanbey ve Karakoç sıcak su kaynaklarının ise ağırlıklı olarak meteorik kökenli olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konulmuştur.
Bu alanlarda 2000 yılından bu yana yapılan su analiz raporları bu alanlardaki suların temizliğini belirtmektedir. Seferihisar jeotermali, temiz ve şifalı su yönünden içme kürleri dışında termal turizme uygunluk göstermesi, ayrıca şehir ısıtması ve sera işletmelerinde kullanılma açısından büyük bir enerji stoku durumundadır.
Seferihisar-Karakoç-Doğanbey jeotermal alanı İzmir’in ikinci en yüksek kuyu ısısına sahip kaynaklardır. Sıcaklık 90°C-153°C arasındadır. Buna karşın doğal çıkış Seferihisar kaynaklarında 175lt/sn iken Balçova’da 60 lt/sn, Çeşme’de ise 42 lt/sn’dir. Doğal çıkışta Seferihisar’da sıcaklık 55°C- 93°C ve debi 40 lt/sn’dir. Balçova’da ise bu değerler 63°C ve 31 lt/sn olarak ölçülmüştür. Bu değerler Seferihisar yöresinin potansiyeline açıklık getirmektedir.
Cumalı Ilıcası: Seferihisar ilçe merkezinin 15 km güneydoğusunda Kavakdere köyü yakınlarında, birbirinden birkaç yüz metre uzaklıktaki kaynaklardan oluşan bu ılıcada suların sıcaklığı 55-65°C arasında değişmektedir. Bol karbondioksit içeren tuzlu sulara sahip ılıca, romatizma ve deri hastalıkları, üst solunum yolları ve kırıklar için yararlı özellik taşımaktadır.
Doğanbey Termal Alanı olarak adı geçen yöredeki kaplıca sularının 38-86°C sıcaklığında, PH’ı 7,1, toplam mineralizasyonu 6,5 gr/lt, klorürlü, sodyumlu ve bromürlü metaborik asitli sular sınıfına girdiği; romatizma, eklem ve kireçlenme, deri, kalp-dolaşım hastalıkları, sinirsel yorgunluklar, solunum yolu, safra kesesi ve mide bağırsak hastalıklarına iyi geldiği belirlenmiştir. Termal suyun çıktığı alanda antik dönemden kalma tarihi bir hamam bulunmaktadır.
Kavakdere ve Doğanbey sınırları içinde değerlendirilebilecek kapasitede 35 adet jeotermal alan yer almaktadır. Değerlendirilmediğinden büyük bölümü denize akan sıcak suyun turizm açısından önemi son yıllarda anlaşılmıştır.
Doğanbey Kaplıcaları (Seferihisar ilçe merkezine 17 km); suyun niteliği, çevre özellikleri, denize ve antik yörelere yakınlığı, kolay ulaşılabilirliği ve Akdeniz ikliminin getirdiği avantajlarla yılın 12 ayı kullanılabilir bir kapasiteye sahiptir, dolayısıyla termal turizm çekiciliği çok yüksektir.
Doğanbey Burnu: Deniz içinden çıkan suların sıcaklığı 48.5-89°C, debisi 5lt/sn dir.
Uyuz Ilıcası (Hamamı): Sular 55°C sıcaklıkta, reaksiyonu asit ve tuzlu sular grubundandır. Litresinde 297 mgr serbest CO2 gazı vardır. Radyoaktivitesi 4,3 eman’dır.
Gelinboğan Ilıcası: Debisi 3 lt/sn olan suların sıcaklığı 68°C olup, kimyasal bileşimi Uyuz Ilıcası suları ile aynıdır.
Ahmetçi Hamamı: İki kaynağın suları 55°C -57°C arasındadır, diğer kaplıcalarda olduğu gibi bol demir içermektedir.
Hamamönü Ilıcası: Denize 1 km uzaklıktaki ılıcanın suları, çevredeki diğer kaplıca sularıyla aynı kimyasal özellikleri taşır. Ilıca suları antik çağda büzlerle Karaköse’deki tarihi hamama getirilmiştir.
Karakoç Kaplıcaları: Seferihisar’ın 17 km güneydoğusunda, eski Kavakdere-Ürkmez yolu üzerindedir. Kaplıcaların Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde de ünlü olduğu bilinmektedir. Ana kaynağın radyoaktivitesi 9,5 eman, çamur suyunun 4,7 emandır. Kaplıcaların sularında karbondioksit, sodyum klorür ve bikarbonat bulunur. Banyo olarak kullanıldığında romatizma, deri hastalıkları ve raşitizme, içme olarak kullanıldığında ise mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi geldiği ifade edilmektedir.
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun raporlarında sularda radyoaktif etkilere rastlanmadığı belirtilmekte, İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı’na göre de; suların bakteriyolojik yönden temiz olduğu, o nedenle de balneoterapi uygulamaları için spesifik kullanımlı tuzlu sular olarak kabul edilebileceği ifade edilmektedir. Bu tür termal suların bazı hareket sistemi ve cilt hastalıklarında korunma, tedavi ve rehabilitasyon amaçlı olarak banyo kürleri olarak kullanılmasının verimli olduğu belgelenmektedir. Ayrıca aynı suların içerdiği belirli düzeydeki karbondioksit nedeniyle, suyun hava ile temasının engellendiği kapalı bir sistemle ulaştırıldığı, yeterli havalandırmanın sağlandığı ortamlarda, küvet uygulamalarında, bazı kardiovasküler hastalıklarda spesifik bir etkiye sahip olacağı da açıklanmaktadır.
Sonuç olarak Seferihisar, jeotermal alanı temiz ve şifalı suları, içme kürleri, kaplıca olanakları, iklimi, kıyıları, plajları, tarihi kalıntıları ile sağlık turizmine uygundur. Nitekim yörede antik dönemlerin izlerini taşıyan kaplıca-hamam kalıntıları sağlık turizminin varlığını kanıtlamaktadır. Ancak, günümüz termal ya da sağlık turizminin gereksinimleri doğrultusunda yeni bir planlamaya ihtiyaç duyulmaktadır.
_____________
Projenin Seferihisar’a kazandıracaklarını Belediye Başkanı İsmail Yetişkin’e sorduk
– Seferihisar’ın gündeminde Doğanbey’de yapılması planlanan bir jeotermal tedavi merkezi var. Biraz bahseder misiniz bundan?
– Seferihisar’ın önemli bir jeotermal kapasitesi var. Bu proje sayesinde bu değerlendirilmiş olacak. Hem istihdam yaratmış hem de Doğanbey’e sağlık turizmiyle gelen bir ekonomik canlanma kazandırmış olacağız.
Seferihisar sağlık turizminde önemli bir merkez haline getirecek bir girişim. 42 dönümlük bir arazide, 100 odalı, 250 yatak kapasiteli aynı zamanda 500 kişiye günübirlik kür hizmet verebilecek bir sağlık merkezi tasarlanıyor. Projede 20.000 m2 kapalı alan, kapalı ve açık havuzlar, egzersiz salonları, 300 kişilik bir toplantı salonu öngörülüyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İl Özel İdaresi ortaklığına dayanan İzmir Jeotermal AŞ’nin üstlendiği bir proje bu. Aslında uzun zamandır gündemde fakat bölgenin planları tam olarak tamamlanamadığı için bugüne kadar hayata geçirilmemiş. Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in zaten hâkim olduğu ve değerini bildiği bir konuydu. Yerel seçimler sonrasında da ilk gündeme aldığımız konulardan biri oldu.
– Ne aşamada peki?
– Planları hazır. Turizm tesis alanı olarak işlendi. Büyükşehir Belediyesi’nce onaylandı ve askı süreci bitti. En kısa zamanda Meclis toplantısında değerlendirilecek. İhale aşamasından sonra da süreç başlayacak. Mart ayında temelinin atılması bekleniyor.
– Jeotermal enerjiyle ilgili tartışmalar var, bu konuda sakıncaları var mı?
– Bölge tarım arazisi değil. Bu konuda biz de, Büyükşehir Belediyesi ve Valilik de çok hassas zaten. Bu tür sakıncaları ortadan kaldırmak için gerekli olan reenjeksiyon sistemi en uygun şekilde kurulacak. Bu konuda kimsenin kuşkusu olmasın.
_____________________
Karakoç kaplıcalarının tarihini Bilge Umar’a sorduk:
“Karakoç kaplıcalarının erken Bizans döneminde çok gözde olduğu, o dönemden kalma görkemli ılıca yapısının kalıntısından bellidir. Bu kaplıcaların tarihi çok daha eskiye gitmektedir, üç bin yıldan beri sağlık amaçlı kullanılmaktadır. Bunu biliyoruz, çünkü bu ılıcalar Lidyalı gezgin Pausanias’ın yapıtında dahi anılmaktadır. Şöyle anlatır Pausanias:
“Lysimakhos, Ephesos nüfusunu arttırmak için Lebedos kentinin nüfusunu oraya göçürdü; oysa o yöre her yönden çok donanımlıdır ve kıyı boyunca birçok hoş ılıcası vardır.”
Anlaşılacağı üzere, Karakoç Ilıcaları Lebedos kentine bağlı arazi içindedir. Lebedos’un yani bugünkü Ürkmez’in 7-8 kilometre kuzeydoğusundadır. Klazomenai kentinin arazisi içinde yer alan, bugünkü Balçova ilçesindeki Agamemnon kaplıcalarından civardaki İzmirliler yararlanırken, Lebedos’taki Karakoç Ilıcalarına özellikle Ephesoslular gelirdi.
Ayrıca bir not olarak şu eklenebilir. Byzantion’lu Stephanos, Karnia adlı bir İyonya kentçiğinden söz ediyor. Hellen ağzında sonuna “-ia” takısı eklenmiş bu adın kök bölümünün, Anadolulu Luvi dilinden “Karna” yani “K(uwa)-Arna”, “Kutlu/Kutsal Kaynak” olduğu söylenebilir. İonia’daki Karnia, büyük olasılıkla Karakoç Kaplıcalarının bulunduğu yerdeki ılıca kentçiğiydi. Karnia adının Hellenleşme döneminde Karnakos’a dönmüş olması gerekir. Bu adın Türkleşme döneminde de Karakoç’a dönmüş olması kuvvetle olasıdır.