Mevcut eğitim sisteminin yetersizlikleri karşısında bir alternatif arayışı içindeki veliler için de kooperatif bir çözüm olabilir mi? Küçük küçük imkânlar birleştirilerek, dünyadaki deneyimlerden ve birikimlerden de faydalanan ortak bir akıl üreterek çocuklarımız için mevcut sistem dışında başka bir seçenek yaratmak mümkün mü?
Başka Bir Okul Mümkün Derneği ve Kooperatifleri (BBOM) bu sorulara “denemeye değer” yanıtını veren veliler tarafından 2010 yılında kuruldu ve bir hayli yol kat etti. Kooperatif’in kurucularından ve İzmir’deki Renkli Orman Okulu’nun yürütücülerinden Yasin Sancak sorularımızı yanıtladı.
– Başka Bir Okul Mümkün hangi ihtiyacın ürünü olarak kuruldu, bunu öğrenebilir miyiz önce?
Yasin Sancak: Aslında doğrudan velilerin ihtiyacı olarak ortaya çıktı. Bazı sorulara verdiğimiz yanıtın sonucu olarak diyebilirim. Neydi bu sorular; kamusal eğitim ve özel okullar arasında sıkışmış Türkiye’deki eğitim sistemine alternatif bir çözüm üretebilir miyiz? Çocuklarımız özgür, demokratik, ekolojik okullarda mutlu bir şekilde büyüyebilirler mi? Çocukların gerçek ihtiyacı sınava hazırlanmak mıdır, akademik başarı mıdır yoksa mutlu bir çocukluk geçirmek ve mutlu bir şekilde öğrenmek midir? Bu soruların cevabı bizim için çok net. Bu ihtiyacın mevcut eğitim sistemiyle karşılanamadığı da bir o kadar net tabii. Buna çözüm üretmek için bu dernek kuruldu.
Derneğin kuruluş amacı alternatif okulları var edecek mekanizmaları hazırlamak. Bunun yolu olarak da yerelde bir araya gelen, benzer düşünce etrafında toplanmış ailelerin kooperatif aracılığıyla okullar açması…
– Dernek kendisini anlattığı metinlerde Türkiye’deki eğitim sisteminin yaralarından bahsediyor, nedir bu yaralar sizce?
– Aslında hepimizin çocukken yaşadığı şeyler… Her şeyden önce, sisteme girince bizim bireyselliğimiz kayboluyor. Yani biricikliğimiz, farklı öğrenme hızımız, farklı meraklarımız, farklı öğrenme stratejilerimiz anlamını kaybediyor. Kendi eğitiminizi hatırlarsanız, hepimizin içinde öyle bir yara vardır. Farklı şeyle ilgilendiğimiz için azarlanmak olabilir, yavaş öğrendiğimiz için ya da hızlı öğrenip sıkıldığımız için sınıfta azarlanmak olabilir. Merak ettiğimiz konuları değil de başkalarının bizim için belirlemiş olduğu konuları öğrenmek zorunda kalmamız olabilir. Hâlbuki öğrenme uçsuz bucaksız ve insanın kapasitesinin nerdeyse sınırsız olduğu bir alan. Ama kendi merak ve ilgimiz dışında, başkalarının bizim için belirlediği şeyi öğrendiğimizde, keyif olmaktan çıkıp işkence haline gelebiliyor.
Okullaşmanın yaklaşık 150 yıllık bir tarihi var. Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan bir yapı bu… Gelinen noktada artık bu sistemin işe yaramadığını, hem bireylere iyi gelmediğini hem de günümüz dünyasının, doğanın hatta teknolojinin ihtiyaçlarına cevap vermediğini biliyoruz. Aslında biraz da günümüz dünyasına uygun bir eğitim sistemi arayışı diyebilirim ben. Çünkü endüstri dört tane büyük değişim geçirmiş o zamandan bugüne. Okullara bakıyoruz, hâlâ aynı kurgu hâkim. Yani bir bilen, yirmi bilmeyen ve dört duvar.
Demokratik ve ekolojik bir alternatif
– Dört temel ilkeniz var; alternatif eğitim, demokratik yönetim, ekolojik duruş ve özgün finansman… Bunları biraz açar mısınız?
– Kısaca bahsedeyim. Bu dört ilke aslında şundan çıkıyor. Başka Bir Okul Mümkün modelini ortaya çıkarırken, önce “biz nasıl bir dünya istiyoruz ve temel ilkelerimiz nedir?” sorusuna cevap aradık. Bu cevaplar bizi bu dört kategori etrafında topladı. Bunlardan biri demokratik yönetim. Biz bireylerin kendi yaşantılarıyla ilgili doğrudan söz sahibi olmasını önemsiyoruz. Dolayısıyla çocukların da kendi eğitim yaşantılarıyla ilgili söz sahibi olmaları gerekli. Dolayısıyla BBOM okulları demokratik okullar. Çocuklar haftada bir yapılan okul meclisleriyle okul yönetimine doğrudan katılıyorlar. Yani temel ayaklardan biri, demokrasi.
İkinci ayağımız alternatif eğitim… Bu zaten en temel olan ve mevcut eğitimdeki sorunlara çözüm arayışının bizi getirdiği yer. Burada birkaç öğe var: Çocuğun biricikliği mesela. Sonra, karma yaş… Bunu da çok önemsiyoruz. Karma öğrenme, yani değişik yaştaki bireylerin birbirinden öğrenmesi, hatta yetişkinlerin birbirinden öğrenmesi. Ve multi-disipliner yapı… Yani çocuklar için farklı konular, farklı ilgi alanları ve meraklar içinde öğrenecekleri alanlar açabilmeyi önemsiyoruz. Bu alternatif eğitim ayağının beslendiği çok geniş bir yelpaze var. Waldorf, Montessori gibi farklı pedagojiler, demokratik okullar ya da orman okulları gibi farklı yaklaşımlar… Bunların hepsinden besleniyoruz.
Üçüncü ayağımız ekolojik duruş. Dünyada çok ciddi bir ekolojik kötü gidiş var. Bunun farkındayız. Aslında temelde biz ve bizden önceki kuşakların yol açtığı bir şey bu. Biz “yeni neslin doğayla yeniden bağ kurmasını, doğayla çocuğun bağını koparmamayı nasıl sağlayacağız?” sorusunun cevabını arıyoruz. Çocuklara doğayla bağ kurma, doğayı gözlemleme ve anlama yeteneğini kazandırabilirsek, bizim kuşağın yapamadığı doğanın restorasyonunu, doğayla uyumlu bir şekilde ilerleyebilmeyi başarabileceklerini düşünüyoruz.
Ekolojik duruş için yapılabilecek en iyi şey tabii ki çocukların doğada keyifli ve bol vakit geçirmesini sağlamak. Biz İzmir Kooperatifi’nin okulu olan Renkli Orman’da haftanın iki günü ormana gidiyoruz. Müfredatımızda doğadaki döngüler, dengeler ve örüntüleri çalışıyoruz. Doğaya nasıl yaklaşabileceğimizi, doğadan nasıl öğrenebileceğimizi sürekli tecrübe ediyoruz. Bir örnek vereyim, mesela bugün, çok güzel bir örümcek ağı gördü ve inceledi çocuklar. “Arkadaşlar dikkat edelim, muhtemelen çok fazla emek vermiştir örümcek.” gibi bir cümle kurdu içlerinden biri. Beş yaşındaki bir çocuk bunu yapan…
Bizim bahsettiğimiz bağ tam da bu. Doğadaki canlı ve cansız bütün varlıkların ne kadar kıymetli olduğunu anlayabilmek. Bunu da çocuğa derste, tahtada anlatmak değil, doğrudan doğa içinde yaşayarak anlamasını sağlamak. Bu da ekolojik duruşumuz.
Tabii ekolojik duruş içinde doğal beslenmek, adil ticaret, yerel üreticiden temin etmek gibi kavramlar, permakültür uygulamaları var. Okul bahçesinde, okul kümesinde bunları doğrudan deneyimlemek var.
En uygun model kooperatif: şeffaf, katılımcı, eşitlikçi…
Dördüncü ayak da özgün finans. En kritik sorun bu. Bu hayaller çok güzel, peki biz bunu nasıl yapacağız? Burada akla gelen cevaplar bir şirket kurmak, birkaç kişi bir araya gelip vakıf kurmak, dernek üzerinden iktisadi işletme kurmak olabiliyor. Biz araştırınca fark ettik ki bizim gerçekleştirmek istediğimiz hayale, yani insanların bir araya gelip iş birliği ve güç birliği yapmasına en uygun yapı kooperatifler. Yasal olarak da, işin felsefesi bakımından da kooperatifler çok uygun. Okulda istediğimiz demokratik yapıya da uygun ayrıca. Şirketlerden farklı olarak, herkesin hissesi kadar değil sadece bir oy hakkı var. Dolayısıyla, aileler olarak bir araya geliyoruz, küçük sermayeleri birleştirip ortaya daha güçlü bir sermaye çıkarıyoruz. Ve okulu fiziksel olarak var ediyoruz.
– Ortaklar arası bir eşitlik var yani, değil mi?
– Tabii, ortaklar tamamıyla eşit. Kooperatifçilik ilkelerine bakarsanız; şeffaflık, katılımcılık, eşitlik… Bunlar zaten bizim temel ilkelerimiz arasında yer alan değerler. Dolayısıyla kooperatif yapısıyla bunu var etmek çok kıymetli.
– Özgün finans ayağının kritik olduğunu söylediniz, bu bakımdan sürdürülebilir ve yaygınlaşabilir bir proje olma noktasına geldi mi BBOM?
Gerçekten en önemli ayak bu ve bunu sürdüremezseniz olmuyor. Şu an Türkiye’de sekiz ya da dokuz BBOM kooperatifi var. Bunlardan aktif okulu olan beş tane; İzmir, Ankara, İstanbul, Çanakkale, Eskişehir… Bu kooperatiflerden ikisi ya da üçü sürdürülebilirliğini sağlamış durumda. Şunu kastediyorum, İzmir’de mesela şu an 85 çocuğumuz var. Bir okul için sürdürülebilir bir sayı bu ve giderek artıyor. Ama ilk seneler zorlandığımızı söylemeliyim. Bütün kooperatifler için bunu söyleyebilirim. Çünkü ilk başladığımızda az sayıda, on iki çocukla başladık. İlk senenin sonunda kritik bir karar almamız gerekti. Kapatalım mı, devam mı edelim? Ama devam etmeyi tercih ettik. Geldiğimiz noktada 85 çocukla, ekonomisi sürdürülebilirliğini sağlayan, 25 kişiye iş imkânı yaratan bir yapıya dönüştü şu anda.
– Sanırım destek, burs gibi sistemleriniz de var…
– Evet. Önce şunu ortaya koymak lazım. Bizim için eğitim kamusal bir hak. Ama Türkiye’deki yasal mevzuat gereği bu haktan eşit faydalanamıyoruz. Farklı bir şey yapmak istediğinizde de elinizdeki tek seçenek özel okul açmak kalıyor. Dolayısıyla BBOM okulları esas olarak özel okullar ve kendi sürdürülebilirliklerini kendisi sağlamak zorunda. Burada tabii temel kaynak ebeveynlerden alınan okul aidatları. Biz şöyle bir düzenleme yaptık. BBOM Derneği ve bütün kooperatiflerin imzaladıkları sözleşmede şöyle bir zorunluluk var. Bütün BBOM okulları en az %10 oranında burs vermek zorunda. Bu tamamen ihtiyaç bursu. Başarı bursu vermiyor BBOM okulları. İhtiyaç sahibi çocuklara sağlıyor bu bursu. Her on çocuktan biri burslu okuyor yani. Ya da her on çocuktan ikisi yarım burslu okuyor. Bir de şöyle bir madde var sözleşmemizde; pozitif bilanço çıkan her yıl bu burs oranını kooperatifler arttırmak durumunda. Hedef %25 bursluluğa ulaşmak.
– Yani kâr etmek gibi bir amaç da yok. Artıya geçiyorsanız daha fazla çocuğa burs sağlamayı hedefliyorsunuz.
– Tabii. Özgün finans ayağında onu da söylemem gerekiyordu. Kesinlikle kâr odaklı değiliz. Kooperatifimiz ortaklarına kâr dağıtmıyor. Ana sözleşmemizde bu şekilde yazılı. Kâr etsek de ortaklar arasında dağıtmıyoruz. Bu yapılar sürdürülebilirliğini garantilemek için mutlaka kâr etmeli. Ama bunu öğretmenlerin çalışma koşullarını iyileştirmek için, daha çok çocuğa burs vermek için ve benzeri yapılara destek olmak için kullanmak öncelikli hedef. Bu diğer BBOM okulları olabilir, ücretsiz öğretmen eğitimleri olabilir… Biz şu ana kadar İzmir’de yetmiş kadar öğretmene ücretsiz eğitim verdik, çocuklarla doğada nasıl faaliyetler yapılabileceği konusunda.
– Başka Öğretmenler Mümkün Projesi var bir de, değil mi?
– Başka Öğretmenler Mümkün Projesi, BBOM Derneği’nin bir projesi. Türkiye’de çok iyi öğretmenler var, harika öğretmenler var ama bu okullara uygun, alternatif eğitim yaklaşımına haiz öğretmenleri de bir yandan eğitmek gerekiyor. Okullarımız için de kendi istihdam havuzunu da oluşturmak için başlayan bir projeydi bu başlangıçta. Ama çok fazla talep oldu. İlk sene 900 öğretmen başvurmuştu 24 kişilik bir eğitim için. Böyle olunca proje sürekli devam etti. Süzüldü, inceldi, çok nitelikli bir hale geldi bu eğitimler. Dernek sürekli kaynak yaratarak ücretsiz öğretmen eğitimleri yapıyor. Bir de İzmir’de orman okulları felsefesinden çok beslendiğimiz ve çocukların doğaya çıkmasını istediğimiz için, İzmir’de yetmiş kadar öğretmene ücretsiz orman okulları eğitimi verdik. Bunun için yurtdışından ve yurtiçinden eğitmen çağırdık. Kooperatifin yarattığı kaynakla ve bazı organizasyonlardan aldığımız destekle ücretsiz öğretmen eğitimleri yaptık. Sadece kendi çocuklarımız için okul açmak değil derdimiz. Bir yandan da diğer çocuklara, diğer öğretmenlere nasıl dokunuruz? Eğitimde bir dönüşüm, bir farklılık nasıl yaratırız? Ormana çok giden bir okul olduğumuz ve bu alanı iyi bildiğimiz için, çocukların doğaya çıkmasını desteklemek amacıyla öğretmenlere eğitim verdik.
Bir cevap yazın