Seferihisar deyince akla gelen çok şey var: Yavaş şehirlerin başkenti, Sığacık, Teos Antik Kenti, uzun bir sahil şeridi üzerinde mavi bayraklı plajlar… Dışarıdan birisi önce bunları sayar herhalde. Seferihisarlılar ise bu listenin en başına belki şunu ekleyecektir: Mandalina.
Gerçekten de yaz bitip turizm yavaşlayınca, turuncuya dönen bahçelerle birlikte başka bir hareketlilik başlıyor Seferihisar’da. Otobüslerle tarlalara taşınan işçiler, ağaçların arasında yoğun bir çalışma, kasa kasa toplanıp tesislere taşınan, oradan kamyonlarla sadece Türkiye’nin değil dünyanın dört bir yanına ulaştırılan mandalinalar. Tabii bu hareketlilikten nasiplenen, bahçelerden göz hakkını alan, eli yüzü sararana kadar mandalinaya doyan bizler.
Evet, Seferihisar’ın mandalinası var. Satsuma mandalinası… Türk Patent Enstitüsü tarafından coğrafi işaretle tescil edilen yeni adıyla, “Seferihisar mandalinası”.
Seferihisar’da mandalina üretimi, 1950’li yıllarda Rize’den getirilen 600 adet fidanın dikilmesiyle başlamış. Bunun hikâyesini ileriki sayfalarda okuyacaksınız. Mandalina buraların havasını, suyunu, iklimini sevmiş, Seferihisar da mandalinayı. Şimdi Seferihisar’da dağ taş mandalina bahçesi, 15 bin dönümlük tarım arazisinde mandalina ağaçları boy veriyor, tüm bölgede binlerce kişi bundan ekmek yiyor.
Öte yanda ise endişeler var. Türkiye’de tarımın geleceği zaten belirsiz. Kendi kendine yeten ülke olmakla övünürken samanı bile ithal eder duruma gelmişiz. Büyükşehir yasasıyla köyler bir gecede mahalleye dönüşmüş. Yoğun kentleşmenin baskısı altında tarım arazileri imara açılmış. Tarım ürünü para etmiyor, girdi maliyetleri ise dövize endeksli, habire yükseliyor. Eskiden köylü havalar iyi gitsin, don olmasın, yağmur kararında yağsın diye dua edermiş; şimdi aman bir uluslararası kriz çıkmasın, ihracat kesilmesin diye dua eder durumda. Nitekim Seferihisar’ın mandalinası da tüm bunların etkisi altında.
Endişelerimiz malum. Mandalina bahçeleri yerini taşa betona bırakacak mı? Girdi maliyetlerinin, kazanç düşüklüğünün baskısı altındaki üretici, rantın cazibesine kapılıp üretimden vazgeçecek mi? Bunların hepsinde haklılık payı var ama yine de endişelere teslim olmamak gerek. Durum o kadar vahim değil, yapılan ve yapılabilecek olan çok şey var.
Seferi Keçi’nin bu özel dosyasını bunlara işaret etmek için çıkardık. Seferihisar’da mandalina üretiminin bugününde ve geleceğinde etkili olabilecek bütün aktörlerinin fikrini sorduk. Sağ olsunlar kırmadılar. Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, İlçe Tarım Müdürü Ali Özdemir’in, Ege Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak’ın, SEFEKO Başkanı Ahmet Sayarer’in, Seferihisar Belediyesi Tarımsal Hizmetler Müdürü Şerafettin Budak’ın, Mandalinacılar Birliği Başkan Vekili Ali Özay’ın kısa değerlendirmelerini ileriki sayfalarda okuyacaksınız. Tek tek mandalina üreticilerinin şikayetlerini dinledik, onlara da sayfalarımızda yer verdik. Gerçek durumu görebilmek için rakamları, istatistikleri inceledik. Ellerindeki verileri paylaşan İlçe Tarım Müdürlüğü’ne ve Ege İhracatçılar Birliği’ne teşekkür etmeden ve yer yer sıkıcı rakamlara boğacağımız için siz okurlarımızdan peşin bir af dilemeden geçmeyelim.
* * *
Önce Seferihisar’daki mandalina üretiminin boyutlarına bakalım.
Türkiye dünyanın önde gelen mandalina üreticilerinden biri. Çin ve İspanya’nın ardından en çok mandalina üreten üçüncü ülkeyiz. 2016 yılında 1 milyon 330 bin ton mandalina üretmişiz. On yıl öncesiyle kıyaslandığında üretim %69 artmış.
Yıllara göre değişmekle birlikte, bu üretimin yaklaşık %10-15’i İzmir’de gerçekleşiyor (2016 üretimi 140 bin ton). İzmir, yine yıllara göre sıralama değişebilse de, Hatay ve Adana’dan sonra mandalina üretiminde üçüncü şehir. Tür olarak, ince kabuklu, çekirdeksiz satsuma mandalinasının esas üretildiği bölge.
Seferihisar’a gelirsek… İzmir’deki mandalina üretiminin %35-40’ı Seferihisar’da gerçekleşiyor (2016’da 59 bin ton). Mandalina ağaçlarının da yaklaşık %35’i Seferihisar’da. Yani basit ve kaba bir hesapla, Türkiye’de üretilen mandalinanın %4-6’sı Seferihisar’da üretiliyor. Satsuma türünün ise %30-40’ı.
Seferihisar’ın yüzölçümü topu topu 380 bin dönüm olan küçük bir ilçe olduğunu düşünürseniz, bu hiç de küçümsenecek bir oran değil. Yani sahiden de, Seferihisar’ın mandalinası var.
Seferihisar’ın yaklaşık 90 bin dönümlük tarım arazisinin 15 bin dönümü mandalina bahçesi. Yaklaşık 675 bin mandalina ağacı var. Burada bir nefes alıp, en önemli endişemizle ilgili bir nebze ferahlayalım. Seferihisar’da ağaç sayısı azalmıyor, artıyor. 2012 yılında, yani 6 sene önce 505 bin ağaç varmış. Daha eski verilere bakarsak, 2000 yılında bu rakam 480 binmiş. Zaten bugün mevcut ağaçların 83 bininin yani yaklaşık %13’ünün son beş yılda dikilmiş genç ağaçlar olması da bu artışı gösteriyor.
Bu artış sevindirici. Ama gözümüzün gördüğünü hiç mi umursamayacağız? Seferihisar’ın yerleşime ve turizme açık bölgelerinde mandalina bahçeleri yavaş yavaş yerini inşaatlara bırakıyor. Seferihisar merkezde artık mandalina bahçesi neredeyse kalmadı.
Görüşünü aldığımız tüm kesimler, bu gelişmeden alabildiğine rahatsız. Mandalina ağaçlarının toplamda artıyor olması kimseyi avutmaya yetmiyor. Ancak yine herkesin hemfikir olduğu bir şey de bu dönüşümün kaçınılmaz olduğu. Rant gelirleri mandalinanın en iyi kazanç getirdiği zamanla bile kıyaslanamayacak kadar yüksekken, paranın konuştuğu çağımızda, mandalina bahçelerine inşaat yapılmaması arzusu, ne yazık ki hoş bir temenni olarak kalıyor. Belki bunu sağlamak için tarım arazilerinin korunmasıyla ilgili köklü bir yasal düzenleme ya da imar yasası gerekiyor ki o da buradaki yerel aktörleri aşıyor.
Yine de yapılacak şey yok değil. Sevindirici olan, Seferihisar’da konuyla ilgili tüm tarafların burada da hemfikir olması. Madem paranın konuştuğu bir çağdayız, o halde öncelik, mandalina üretiminin ekonomik olarak sürdürülebilir olmasını sağlamakta. Girdi maliyetlerini azaltmak ve pazarlama imkânlarını çoğaltmak için kooperatifler ve üretici birlikleri… Daha kaliteli bir ürün için daha bilinçli bir üretim… Dışarıda ihracatı artıracak, içeride doğrudan tüketicinin sofrasına ulaşacak pazarlama yöntemleri… Mandalinaya kurutup işleyerek katma değer katılması… Tüm bunlar, dosyada okuyacağınız gibi, sorunla ilgili tarafların gündeminde.
Peki çağımızda sadece para mı konuşur? “Bir kuşak öncesi, altınları önüne yığsalar satmazdı bahçesini. Çünkü onun göz ağrısıdır o bahçe, o ağaçları evladı gibi kendisi dikip yetiştirmiştir” diye okuyacaksınız dosyada. Şimdiki ve sonraki kuşakların toprakla, tarımla, üretimle böyle bağlar kurmasını sağlamak; tarıma sahip çıkmanın bir memleket meselesi olduğunu anlatmak kolay değil. Ama geleceğimiz de buna bağlı. Az önce söylediğimiz ekonomiyle ilgiliyse, bu da kültürle, eğitimle ilgili bir sorun.
Bunlar başarılacaksa, üreticinin, kooperatif ve birliklerin, yerel yöneticilerin, ilgili bürokrat ve uzmanların el birliğiyle başarılacak. Son derece yoğun bir kentleşme baskısı altında gelişen Seferihisar’da, her şeye rağmen ağaç sayısının artması ve mandalina üretiminin canlılığını koruması, bilinçli ya da bilinçsiz bu el birliği sayesinde.
Kimi zaman bu el birliğine gölge düşürecek, zayıflatacak güvensizlikler, çatışmalar da yaşanmıyor değil elbette. Yeri geldiğinde güven tazeleyerek, doğruyu yanlışı bir ortak akıl süzgeciyle yeniden değerlendirerek, birinin kaybının ötekinin kazancı olmadığını unutmayarak bu el birliğini geliştirmek önem kazanıyor burada. Neticede mandalinanın kaderi, hava şartlarından, ekonomik dalgalanmalardan, pazar imkânlarından daha fazla, tüm bu sorunları çözecek el birliğine bağlı. Söz konusu mandalinaysa, söz konusu memleketse, kimsenin kimseye küsme lüksü yok.
SEFERİ KEÇİ
Bir cevap yazın