Cemiyet Adamı -3

Anne nasihati eşliğinde…

enikonu sarhoş enikonu aşık

-Uyumaya çalış anneciğim
“Bir yer en saf haliyle beklentilerde ve anılarda var olur” dedi yazar. Kızgın güneş altındaki çölde devesinin gölgesine sığınmış bir bedevi olmak istiyorum. Sessizliğin ve hareketsizliğin (tekinsizliğin) ortasında bir hörgüç büyüklüğündeki gölgenin verdiği devasa ferahlıkta sigara sarıp tüttürdüğümü düşlüyorum.
-Uyumaya çalış anneciğim
Neden? Neden uyumalıyım? Bahsettiğim hayaller, beni ayakta tutan hayaller, uyuduğumda değil uyanıkken benimle birlikteler. Hal böyleyken neden uyumalıyım? Bu cümlen, dünya tarihindeki en sarsıcı cinayetten bile daha gizemli benim için. Sıcacık avuç içini alnımda gezdirdiğinde merhamet dolu bir söz gibi duyulsa da tekrar ettikçe şüpheyle doldum. Senin benim uyumamı istemen acılarımın geçici olarak dinmesi için mi bir an önce susmamı arzuladığın için mi bilmiyorum.
-Uyumaya çalış anneciğim
Ben şimdi neyim biliyor musun? Bir ilkel kabilenin mezar taşıyım. Hiç olmayacak bir yerde, hiç olmayacak bir nedenle ya da düpedüz kazayla yaralanıp ölmüş bir bedeni saklıyorum gölgemde. Av arkadaşlarının çaresiz bakışları altında inim inim inleyerek can veren adamın kör talihine meydan okuyan heybetli bir kaya parçasıyım. Gelecek nesiller adıma methiyeler, efsaneler karalayacaklar ama bilemeyecekler; ben bozkırın ortasında ‘’yarım kalmışlığın’’ timsaliyim.
-Uyumaya çalış anneciğim
Şimdi bir şey yazmak gerekir, öyle değil mi? Bir beste yapmak belki, ya da bir resim çizmek… Biz bu hikâyeyi anlatmalıyız değil mi? Kayıt altına almalıyız ve tüm cihana duyurmalıyız belki de. Yeni keşfedilmiş bir gezegeni duyurur gibi. Ya da bir sonuca varmalıyız ve demeliyiz ki : ‘’Aşk bu yeryüzünün karadeliğidir.’’ Hanemize yazılmış olumlu olumsuz ne varsa içine çekip yok eden, zifiri bir karadelik… Belgeselini çekmeliyiz bence: ‘‘Yeryüzünün karadelikleri’’… Söyle bana bu metropolün en yüksek binası nerede? Çünkü bana hepinizi görebileceğim bir yükseklik lazım. Öyle atlamak için falan değil merak etme. Hepinizi bir arada görebileyim yeter. Günün en civcivli saatinde, şehrin en kalabalık meydanına bakan bir yükseklikten sizleri göğüs boşluğunuzdaki karadeliklerinizle koşuştururken izlemeliyim. Bu bana iyi gelir; yalnız olmadığımı bilmek.
-Uyumaya çalış anneciğim

enikonu uykulu
Bir keresinde… Sarıya boyanmış uzun bir saç bulmuştum sahaf romanında.
Ama bilemedim. O sarı saç, kitabın eski sahibinin miydi yoksa kahramanın mı?
-Uyumaya çalış anneciğim
………………………….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir